28 Mayıs 2007 Pazartesi


Benim küçük yaramazımın son marifeti.. Maşaallah artık bir yere tutunup çok rahat ayağa kalkabiliyor ve uzanıp koltuk üstündeki eşyaları kafasından aşağı indirebiliyor :)) Yatağını da en alt seviyeye indirdik doğal olarak..
Bu arada sol kolunun üzerinde görünen priz var ya.. Son günlerde favorisi o.. Gece lambasının fişi takılıysa çekip onunla oynuyor ya da dişini kaşıyor, yok değilse sadece prize parmak sokmakla yetiniyor.. Artık yatağına bıraktığımda da gözümü ayıramıyorum üzerinden..
..............
Emeklemeyi iyice ilerletti minik meleğim.. Koridora bıraktığımda mutfağa yanıma gelebiliyor.. Hatta dün salona bırakıp içerden birşey almaya gittim, geldim baktım Yusuf yok! Koltuğun arkasına girmiş.. Ne aradıysa artık orada..
Artık emeklemeye daha çok benziyor ilerleme şekli.. Yanlız sadece bir bacağını kullanıyor emeklerken, diğerini uzatıp yan yan gidiyor.. Hiç tam düz ilerleyemiyor yani.. Rota sapıyor sağa doğru :))
...............
Babamız döndü çok şükür.. Minişim babasını görünce şaşkın şaşkın yüzüne baktı ve "bübh" dedi.. Bu "baba" kelimesinin bir versiyonu mu yoksa doğaçlama bir şaşkınlık ifadesi mi çözemedik.. Tekrar "bübh" demedi çünkü bir daha..
...............
Dün çalıştım biraz.. Sabahtan akşama kadar sadece bir sayfa yazabilsem de çok yoruldum.. Yusufcuk sırtıma tırmanmaya çalışırken ya da mouse'ı çekip bilgisayarı devirmeye çalışırken yazdım çünkü bu bir sayfayı.. Çok zorluyor beni bu küçük afacan ama öyle güzel ki onunla olmak, tüm günü onunla geçirmek.. Herşeye değiyor..
Seni çok seviyorum küçük meleğim, küçük tırtılım, küçük bıdığım..

26 Mayıs 2007 Cumartesi

O kadar çok şey birikti ki yazacak..

Madde madde başlayalım..

- Önce iyi bir haber.. Artık Gonca Dergisi'nin "Her Telden" bölümünü bir sene boyunca ben yazacağım inşaallah .. Ondan sonrasına Allah kerim..


- Babamız şimdi İstanbul'da.. Yusufcukla başbaşa üç gün geçirmek zorundayız.. Allahtan biri bitti bile :)) Yanlız Ozan giderken fotoğraf makinesini de almış yanına.. Fotoğrafsız olacak yine bu yazı..

Dün gece korktum mu? Hayır.. Tamam yatağın altına şöyle kolum kadar bir bıçak koydum ama kendimi rahat hissetmek için sanırım.. Hem yanımda "aslan"lar gibi oğlum var :)) Neden korkayım..


- Yusufcuk yeni bir ilerleme şekli buldu kendine.. Emeklemeye benziyor ama emekleme değil.. Nasıl anlatsam? Hani bir kurtçuk mu tırtıl mı ne var başını uzatıyor, sonra tüm vücudunu havaya kaldırıp ona yaklaştırıp ilerliyor.. Onun gibi.. Minişimi oturtuyorum yere, önce ellerini öne uzatıp emekleme pozisyonu alıyor.. Sonra popişini havaya kaldırıp "ters v" oluyor ve kendini öne doğru ittiriyor :)) Komik ama işlevsel bir yöntem.. Bilgisayardan çöp kutusuna kadar her istediğine ulaşma imkanı var artık.. Bütün gün adım adım onu takip ediyorum.. Vukuat çok bugünlerde.. Çekmeye gücünün yettiği şeyleri çekip deviriyor, koltuklara ilerleyip dizlerinin üzerine yükselip almak istediklerini alıyor.. Bazen de üstüne deviriyor tabii ne var ne yoksa..

Hareket fazlalaştıkça düşmeler de fazlalaştı.. Teni de çok nazik kuşumun.. Düştüğü yer hemen kızarıyor sonra da hafif kahverengimsi yeşilimsi bir iz oluyor :(( Kıyamıyorum yaa.. Ama engel de olamıyorum.. O kadar hızlı hareket ediyor ve o kadar çabuk devriliyor ki.. Gerçi düşe düşe düşmeyi de öğrendi biraz.. Artık başını yere çok kontrollü vuruyor.. Düşerken hız kesiyor resmen :))


- Haftasonu kışlıkları kaldırıp yazlıkları indirdim.. Giysilerimi denedikçe yaşadığım şoku anlatamam.. Hala atlatmış değilim.. Birçok kıyafetim olmuyor yaa : (( Gerçi bu beklediğim birşeydi ama yaşayınca tokat gibi iniyor insanın yüzüne kapanmayan fermuarlar.. Nasıl beceriyorum bilmiyorum ama kilo alıyorum.. Gerçi galiba biliyorum nasıl becerdiğimi.. Emzirmeye güvenip iki insan şiddetinde yiyorum hala.. Spor mpor da yok tabii.. Verdiğim iki kiloyu geri aldım..İki kiloyla kalsa bari..

( Ozan'a not.. Bu gardırop yenileme işi sana pahalıya patlayacak sanırım.. İstersen bir "lateral stepper" al, eski formuma girip seni masraftan kurtarayım.. )


- Aaa bak şimdi aklıma geldi.. Doktor kontrolümüzü anlatmayı unuttum ben.. Unutmadım gerçi.. Onu yazacağım gün o hain patlama olmuştu.. Yazamamıştım hiçbirşey.. Miniğimin artık sekizinci ayını doldurup dokuzuncu aya girdiğini bile yazamadım..

Minişim yeniden kilo almaya başlamış çok şükür.. Bunda yediği hamur işlerinin büyük payı var, eminim :)) Ama gelişim eğrisi hala geride.. "Yemek yemeye başladı mı?" diye sordu Neşe hanım, ben de "Evet ama sizin yesin dediklerinizin hiçbirini yemiyor, yemesin dediklerinizi yiyor, böyle atlattık.." dedim. Kadın başladı gülmeye.. "Dokuzunca aydan sonra aile sofrasına oturabilir bebekler, hatta bu istediğimiz birşey ama Yusuf erken başlamış.." dedi. Şimdilik böyle devam edicez bakalım.. Ne isterse onu yesin küçük bey..

Yemek demişken.. Ara ara krizlerimiz tutyor yine.. Geçen hafta iki gün tek lokma sokmadı ağzına.. Sadece birkaç kez emdi.. Kilitliyor ağzını yaa, açmak mümkün değil.. Ama eminim yine dişten.. Zaten yukarı gelmiş Neşe hanımın dediğine göre, sağ yan da kabarmış hatta.. "Belki de pıt pıt pıt diye ard arda çıkarır.." dedi doktorumuz ! Annneee...

Neyse, ne diyordum.. Yemedi işte iki gün.. İkinci günün sonunda sinirlerim boşaldı resmen.. Elimde kase, karşımda mama sandalyesiyle cebelleşen Yusuf.. Başladım hüngür hüngür ağlamaya.. Engel olamıyorum ama kendime.. Bücürüm de şaşkın şaşkın baktı yüzüme, ne olduğunu anlayamadı.. Korkmasın diye onu kaldırdım karşımdan hemen.. Annem derdi "Ben senin karşında çok ağladım elimde kaşıkla.." diye ama anlamazdım.. Buymuş demek ki bahsettiği..Belki de ırsîdir bu yememe durumu.. Ben de Ozan da bu konuda annelerimize az çektirmemişiz..Yusufcuğa hiç şaşmamak lazım..


- Hala bir araba bulamadık kendimize göre ya..


- Yusufcuğun gece uykusu biraz düzene girmeye başladı çok şükür.. Bazen üç saat aralıksız uyuyor.. Tabii ben de.. Sanırım yanımızda yatırdığımız için bizi ödüllendiriyor :)) Bugünlerde sloganı "Annişle babiş arası, mis gibi uyku sefası"..


- Bal oğlumun yeni aktivitesi "alllkışşşş".. Biz "alkış" deyince ya da karşısında alkış yapınca o da başlıyor ellerini birbirine vurmaya.. Çok tatlı bu çocuk yaa, bayılıyorum meleğime bayılıyorum..

Haa bir de oynama var tabii.. Bazı favori parçaları var, ( örneğin bu ya da bu ) onlar çalınca başlıyor popişi bir sağa bir sola sallayıp zıplamaya.. Resmen ritim tutuyor.. Oturduğu yerden oynayışı da çok komik.. Ama o kadar coşup kuş gibi çırpınıyor ki sonunda mutlaka ya sağa ya sola devriliyor :))


-Ooo, çok uzun olmuş bu yazı yaa.. Hazır meleğim uyuyorken coşmuşum ben :)) Gidip yatsam iyi olacak.. Ne olur ne olmaz.. İyi uyuyor dedim ama Yusuf bu, sürprizlerle dolu..

22 Mayıs 2007 Salı

Güzel şeyler yazmak için açtım bilgisayarı aslında..
Ama televizyonu da açmıştım aynı anda..
Ulus'ta, Anafartalar çarşısında meydana gelen patlamanın ilk görüntüleri girdi bir anda yayına..
Dondum kaldım..
Çok değil daha bir hafta-on gün önce dakikalarca içinde dolaştığımız, meleğime salıncak aldığımız çarşı tam bir savaş alanı gibiydi.. Yerlere saçılmış yaralı ve ölüler, gri bir toz bulutu ve cam yığını arasında iç acıtan bir görüntü..
Dehşet içindeyim..
Bu ne Allah'ım?..
En kalabalık saatte, iş çıkışı, en kalabalık çarşıda, otobüs durağında.. Üstelik de bir katı sadece çocuk mağazalarından oluşan bir çarşıda..
Bunu yapanlar insan olamaz.. Olmamalı.. İnsan dememeliyiz onlara..
Ne hale geldi dünya Allah'ım..
Nasıl bir geleceğe büyütüyoruz meleklerimizi..
Lütfen bize yardım et Allah'ım.. Selamet ver insanlığa..
Bu canileri sana havale ediyorum Allah'ım..
Sana havale ediyorum..
"Ya orada olsaydık!" düşüncesi kemiriyor beynimi, daha da dehşete düşüyorum..
Yavrum ve tüm sevdiklerim Sana emanet Allah'ım..
Sen koru bizi bu "karanlık" dünyada..

18 Mayıs 2007 Cuma

Duyduğuma göre bugünlerde hayranlarım (!) anneme "Yusuf'u özledik, fotoğraf koy artık, neler yapıyor bücürük?" diye gerek telefon, gerek mail, gerekse yorum yoluyla baskı yapmaya başlamış.. Ama zavallı anneciğim bugün çok yorgun ve uykusuz.. İki gecedir onu her saat başı ve çığlık atıp yüreğini ağzına getirerek uyandırdığım için pili bitmiş durumda..

O şimdi beni uyuyor sanıyor... Ben en iyisi başlayayım neler yaptığımı anlatmaya..

Bugünlerde çok hareketli, çok yaramaz ve çok şirinim.. ( hih hih hii ) Annem "ateş parçası" diyor bana.. Ne oturuyor ne yatıyorum.. Sürekli hareket etmek ve birşeylere uzanıp karıştırmak istiyorum. Emekleme çabalarım da son sürat ilerlemekte.. Annem beni yere yüzüstü yatırdığında göbişimin üzerinde kendimi öne öne ittiriyorum.. Eğer yakınımda tutunabileceğim sağlam birşeyler varsa ( örneğin koltuk ya da annecikimin dizleri ) ona tutunup ayağa kalkmaya çalışıyorum.. Dün de annem beni yere yatırıp ayımı da koltuğun üzerine yakınıma koydu. Tek kolumun üzerine olanca kuvvetimi verip yukarı uzandıııımmm, uzandıııımmm ve ayıcığımı aldım nihayet :)) Anlayacağınız bu aralar faaliyet çok bende.. Büyümek kolay değil tabii..

Önceden anneme "Hepimiz çocuk büyüttük, abartıyorsun sen" diyen babaannem bile pes etti sonunda.. Gitmeden önce anneme "Haklısın, bu çocuk tek başına bakılacak, zaptedilecek gibi değil!" dediğini duydum..

Neyse.. Fotoğraflara geçelim..

Annem bana ısrarla birşeyler yedirmeye çalışıyor bugünlerde.. Çok az yiyip çok fazla hareket etmeye devam edersem büyümek için enerjim kalmayacağını düşünüyor.. Ben de o yedirdikleriyle kıyafetlerimi boyayarak intikam alıyorum ondan :)) Misal, boynumdan göbişime inen bu çilekli yoğurt en son çalışmam ( ehe ehe ) ..


Kendime çok eğlenceli bir iş buldum bugünlerde.. Annem iş yapmak için mutfağa gittiğinde beni de yanına alıyor artık.. Kesinlikle mama sandalyemde oturmak istemediğim ve oturttukları zaman da alt komşumuzun bile çok rahat duyduğu çığlıklar attığım için yere bırakıyor beni.. Eee, artık düşmeden de oturabiliyorum yaa.. Ben de popişimin üzerinde kaya kaya ya da yere yatıp döne döne çekmecelerin yanına gidiyorum ve onları açıp içindekilerle oynuyorum!

Bunu ilk yaptığımda annem beni görünce ufak bir hayret çığlığ attı.. Ben bana kızacak sanırken o koşa koşa gidip kamerayı aldı ve büyük bir zevkle çekmeceyi karıştırmamı ve pirinçleri dağıtmamı çekti.. Alem bu kadın yaa.. Ne var bunda sevinecek.. Daha ne numaralar yapıcam ben ona bir bilse :))



Annem beni mama sandalyesine oturttuğunda biraz sakin durabiliyorum aslında.. Ama bunun için şartlarım var.. Ya sol tarafımdaki portakalı farkedip onunla konuşmam lazım ya da elime yırtacak birşeyler vermeleri lazım.. Başka türlü atılmıyor o küçücük yerde ve üstüne üstlük kemerle sıkıca bağlanmış halde oturmanın stresi ..





Annem beni yere oturttuğunda altıma bu çarşafı seriyor bazen.. ( Annaneciğimin hediyesi, ne de şeker di mi ) Ben de zebraları, eşşekleri yakalayıp tutmaya çalışıyorum bazen.. Onları oyuncak zannettiğim için annem çok gülüyor.. Ne yani, göz yanılması olamaz mı? Aynı oyuncaklarıma benziyorlar n'apiim.. Sanırım bende boyut algılaması tam gelişmedi daha :))



Bugünlerde bir diğer merakım da yatağımın altını keşfetmek.. Annemin şaşkın bakışları altında kafamı "küt küt" diye vura vura giriyorum yatağın altına.. Ama henüz nasıl çıkabileceğimi keşfedemedim.. Allahtan annem var.. İlk çığlıkta koşuyor yardıma :))



Uyku sistemimizde de değişiklikler var bu ara.. Annem artık beni gündüzleri babaannemle birlikte aldıkları bu salıncakta uyutuyor.. Daha doğrusu orada uyumaya alışmamı sabırla bekliyor.. Kolay kolay pes etmem aslında ama "bir aşağı, bir yukarı" derken benim de içim geçiyor sonunda.. Yenik düşüyorum uykuya :))
Bu arada aşağıdaki pozisyonum doğaldır.. Fotoğraf çekmek içim annem tarafından hiçbir müdahale yapılmamıştır.. Evet, biraz keyifciyim sanırım.. Öyle dümdüz, kaılp gibi uyuyamıyorum..



Veeee.. Son olarak da bir park hatırası..
Annemle hergün uzun yürüyüşler yapıyoruz artık.. Allahtan çevrede farklı farklı birçok park var da hergün aynı yere gitmek zorunda kalmıyoruz.. Bakmayın fotoğrafta öyle uslu uslu durduğuma.. O an tam uyumak üzereydim.. Normalde sallanan ya da fırıl fırıl fırıl dönen abileri, ablaları görünce coşup çığlık çığlığa bağırıyorum ve kollarımı kuş gibi çırpıyorum.. Onlara doğru uçmak ister gibi..Annem anlıyor benim de oynamak istediğimi, "Tamam meleğim, birazcık daha sabret, büyüyünce söz seni getireceğim buraya, akşama kadar da gitmeyiz eve.." diyor bana..
Şimdilik sadece seyretsem de parka gelmek çok güzel..

İşte bu kadar..
Yarın doktora gidicez sekizinci ay kontrolü için.. Annem dönüşte yazar nasıl olsa tüm detayları.. Lafı fazla uzatmayalım :)) Sonraya da kalsın yazacak birşeyler..


Haa, bu arada haftaya babam İstanbul'a gidecekmiş yine.. Ben, annem kesin atlar "Bizde gelelimmmm" diye bekliyordum ama hiç niyeti yok gitmeye.. Biraz uslu mu dursam ne? Yoksa havaya uçacak güzelim tatil fırsatı :((

15 Mayıs 2007 Salı

- Yusuf, aç annecim ağzını..
- Hammm..
- Aferin küçük kuşuma.. Bakalım bitti mi? Hadi bi daha aç bakalım..
- Hammmm..
- Küçük serçem benim, aferin sana.. Nasıl da güzel yermiş benim oğlum..
Bi lokma daha?
- Hammm..

Yuppicik.. Yuppicik :))

Benim oğlum yemek yemeye başladı yaşasın..

Ama ben yine buldum kendime kafaya takacak birşeyler.. Gerçi takılmayacak gibi de değil..

Sorun yemesi değil artık, yedikleri!

Meleğimin favorilerini yazıyorum : Mercimekli köfte, katmer, elmalı ve tarçınlı kek, çilek ve kaşar peyniri..

Şimdilik gözlemlediklerim bu kadar.. Denedikçe daha neler sevdiğini göreceğiz bakalım..

Sekiz aylık bebek mercimekli köfte yer mi yaa? Gerçi onu ben yedirmedim.. Ben mutfaktaki işimi bitirene kadar babaannesi yarım kase yedirmiş, ben geldiğimde hala kaseye uzanıp kuş gibi ağzını açıyordu "Daha verin" diye! Köftenin hafif acılı olduğunu da yazayım unutmadan.. Hamileyken o kadar acı yersem olacağı buydu işte..

Tüm tıp otoritelerinin yıllardır araştırıp oluşturduğu yemek listelerini geçtik biz.. Seviye altı kalıyor onlar.. Sebze çorbasına kilitlenen dudaklar kek veya -püre değil bütün- çilek verdiğimde kocaman kocaman açılıyor..

Artık kahvaltı etmeye de başladı çok şükür.. Ama o kadar bariz bir damak zevki var ki hayret ediyorum.. Peynire, reçele veya yoğurda itirazı yok ama yumurta sarısı verdiğimde kötü kötü yüzüme bakıp çıkarmaya çalışıyor ağzından.. Minicik minicik veriyorum ama yine de ayırıyor tadını..

Bu bebişler zannettiğimizden çooooook daha akıllı..

Şimdi en önemli soru şu.. Ben doktorların tavsiye ettiği gibi sebze çorbası, meyve püresi vs. yapıp güç bela yedirmeye çalışmalı ve yemeyince kendim kafayı yemeye devam mı etmeliyim yoksa bebişime mantılar açıp kısırlar mı yapmalıyım?

Tuz bile yasak bir yaşına kadar ama benim oğlum en ağır şeyleri bile yiyor.. Daha doğrusu sadece onları yiyor, yemesi gerekenleri yemiyor..

Off of..Zor zanaat annelik, zor..

Haftasonu kontrole gittiğimizde doktorumuza soracak çok sorum var.. Ama bana gülmesinden korkuyorum :))

14 Mayıs 2007 Pazartesi

Kaan bebiş dün doğmuş :))

Tam da anneler gününde, annesine en büyük hediye olmuş..

Esracım tebrik ederim..Hepinize birarada, sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyorum.. Kaan bebişi minicik yanaklarından kocamaaaaaannn öpüyorum..

Hoşgeldin bebiş :))

13 Mayıs 2007 Pazar

Geçen sene bu hafta ilk anneler günümü kutlamıştım içimdeki kıpır kıpır "küçük can"la..
Daha onu kucağıma almamış olsam da bana yüklediği o en güzel vasıfla, "anne" olmakla gurur duymuş, Allah'a defalarca şükretmiştim..
Henüz yirmi haftalıktı o zaman..

Bugün oğlum neredeyse sekiz aylık olmak üzere..Ve ben yeni bir anneler günü daha yaşıyorum.. Geçen seneki heyecanım bambaşkaydı ama bu sene tarif edilmez bir mutluluk var içimde.. Kucağımda hayatımın en değerli varlığıyla "anne" olmanın tadını çıkarıyorum.. Ve içimden, bu tadı yaşamak isteyen herkesin kucağının bir an önce dolması için dua ediyorum..

Anne olmak bambaşka birşey..
Hayatım, hayata bakış açım, önemsediklerim, hayallerim, hatta fıtratım bile değişti meleğim doğunca.. O kadar güzelleştirdi ki hayatımı, "Bu kadar güzel birşeyse anne olmak ben niye bunca sene beklemişim ki?" der oldum..

Canım meleğim, annen olduğum için çok mutluyum..

Ve artık en büyük hayalim, "Anneley günün kutyu oyşun annecim" diyen sesinle uyanmak bir Mayıs ayının ikinci Pazar gününde..

............

Tüm annelerin Anneler Günü kutlu olsun..
Annecim, en başta senin..

8 Mayıs 2007 Salı

Uzun zamandır yazamadım biliyorum ama mazeretlerim var :))

Ozan'ın annesi bizde..
Yusufcuk hala dişini çıkaramadı..
Kolum hala iyileşmedi..
Ve en önemlisi galiba depresyondayım :((

Bir iş ayarladık, ona numune göndermem lazım, günlerdir onu bile yazmadım.. Şimdi de canım istemiyor.. Onu yazacağıma oturdum bilgisayarın başına..

.........

Unutmadan yazayım.. Pınarcım Yağmur'un doğumgünü kutlu olsun.. Yorum bırakamadım yine.. Allah hayırlı uzun ömür versin yavruna..

.........

Haftasonu Ozan'ın yurtdışından tatile gelen bir akrabasını ziyarete gittik. 11 aylık bir oğulları var. İkimizde de bebek olunca sohbetin onlardan başka konusu olmadı tabii.. Söz döndü dolaştı, minişlerin uykusuna geldi..

Önceden bebekleri annesinin yanına yatıp onu okşaya okşaya uyuyormuş. Fakat anne çalışmaya başlayınca bebeği Fransız olan kayınvalidesine bırakmaya başlamış ve yeni bir uyku düzenine geçmişler.. Anne ve bebişi'nin bizi de konu alan yazısında anlattığı "ağlatma sistemi"ne.. Babaannesi bebeği her akşam belli bir saatte yatağına yatırıp ışığı kapatmış ve odadan çıkmış. Ağlaya ağlaya uyumayı öğrenmesi için.. Biz o gece sohbet ederken uyku saati gelince bebeği yine yatakodasına bırakıp ışığı kapattılar ve ev yavrucuğun çığlıklarıyla çınladı. Babaannesi kapıda bekliyordu ama ne o ne de biz içeri girmedik. Annesi girmeden bize birşey yapmak düşmez tabii.. İşin kötüsü bu sistemi (!) dört aydır deniyorlarmış ama bebiş hala içli içli ağlıyor :((

O gece karar verdim.. Ne olursa olsun, kolum da çıksa, sırtım da batsa asla minişimi böyle ağlatmayacağım diye.. Bana en çok ihtiyaç duyduğu zaman onu yanlız bırakıp, ağlamasına izin vermeye gönlüm hiç razı değil.. Varsın anneciği biraz daha yorulsun..

.........

Peki biz ne yapıyoruz bu aralar?

Yusufcuğu uyutmak için yeni yöntemler buldum.. En çok işe yarayan onu kucağıma bastırıp yatağıma oturmak ve zıplamak :)) Meleğim mutlu, ayakta dakikalarca sallamadığım için ben de mutluyum ama bir de yatağa ne hissettiğini sormak lazım :))
Yaylar ne kadar dayanacak bakalım..

Eğer çok uykusu gelmişse ve birazcık şanslıysam yanıma yatırıp masal anlatarak ya da elini yanağıma sürüp "anne cici" yaparak da uyutabiliyorum.. Gerçi bu yöntem çok uzun sürebiliyor, bazen yarım saat dil döküyorum ama ağlamıyor ya o bana yeter..

.........

Anne ve bebişinin yazısına yazılan yorumlardan birinde, bebeği ağlatmanın, ağladığı halde yanında durup onu kucaklamamanın onda güven eksikliğine neden olacağı belirtilmişti. Ben de aynen böyle düşünüyorum. Herşeyiyle bana ihtiyaç duyan minicik bir canın içli içli ağlamasına göz yummak - kendi kendine uyumayı öğrenmesi pahasına olsa bile - bana göre değil.. Zamanı gelince kendi kendine uyumayı öğreneceğine karar verdim.. Onu şimdiden yanlız başına bırakmaya gerek yok.. Ben de bebek olsam kesinlikle annemin göğsünde, onun kokusunu duya duya, hafif hafif sallanarak ve "ee ee.." gibi anlamsız birşey olsa da onun sesini duya duya uykuya dalmak isterdim.. Hak veriyorum meleğime ve tüm meleklere..

..........

Ne alaka demeyin, aklıma geldi.. İkinci el bir araba almayı düşünüyoruz.. Satacak olan veya bir önerisi olan var mı?

..........

Ooooffffffff..
Uyumak istiyorum...
Günlerce uyumak..

3 Mayıs 2007 Perşembe

Yusufcuk da ben de bol ağrılı, bol "ciyak"lı ve bol azimli bir hafta geçirdik :((

Minişin ağrısı malum, kabarıp kabarıp uca gelen ama bir türlü patlayamayan dişten..
Benimki ise daha önce de üniversitedeyken çektiğim ve yine böyle günlerce kıvrandıran bir kulunç ağrısı :(( Sağ omzum ve kolum iptal oldu, sırtımda saplanmış kalmış bir bıçağın acısı var..
Ağrılar bir yana bir de okuduğum şu yazı çok moralimi bozdu..

Lolipopumu kucaklayamıyorum.. Dolayısıyla sallayıp uyutamıyorum da.. Yanına yatıp bazen yarım saat bazen birbuçuk saat dil dökerek ve içim acıyarak uyutmaya çalışıyorum.. Bol "ciyak" da buradan geliyor.. Ben onu böyle uyutmak için azim gösteriyorum, o da ağlaya ağlaya kucağıma kavuşabilmek için.. Yok, kesin kararımı verdim, bu İngiliz sistemi "controlled cry" sökmüyor benim minişe, ağla ağla dört gündür bir arpa boyu yol katedemedik..

...............

Geçen hafta hastaneye gittik minişimle.. Aylık kontrolü ve idrar yolu enfeksiyonu şüphesi yüzünden.. Tahliller temiz çıktı o iyi de, tahminlerim doğruymuş.. İki aya yakın bir sürede sadece 400 gram almış :(( Oysa ayda ortalama 500 gr alması gerekiyor.. Her ay "Çok iyi çok"" diyen doktorumuz bu ay "Çok yetersiz, takip edelim, olmazsa çoklu vitamin ve iştah açıcı verelim." dedi.. Anneler anlıyor zaten bir sorun olduğunda.. Ben deyip duruyordum Ozan'a "Bu çocuk beslenemiyor, yanakları bile söndü" diye, o da "Evham yapma" deyip duruyordu bana.. Moralim çooooooook bozuk..

Bir yerde okumuştum..
"Bir bebeğe yemek yedirmeye başlamadan önce biraz antrenman yapın." diyordu.
O da şöyle olacakmış. Tavana bir ip asıp ucuna bir top bağlayacakmışız ve o topa kalemle ufak bir daire çizecekmişiz. Bu daire bebeğin ağzı olacakmış ve biz elimizle topu hiç tutup sabitlemeden o noktaya kaşıkla birşeyler yadirmeye çalışacakmışız!
Okuduğumda "Bu kadar da olmaz" demiştim.. Hata etmişim..

Benim küçük "topum" canıma okuyor bir kaşık birşey yedirene kadar.. Bu aralar bir de mama sandalyesini ayağıyla ittirip oturmamak için direnmeyi öğrendi.. Güç bela oturtup kayışları bağlayınca da başlıyor ağlamaya..Elimle verdiğim bazı şeyleri yiyor ama kaşığı kesinlikle istemiyor.. Ağzını kilitleyip nefes almak için ufacık bir boşluk bırakıyor arada :)) Oradan ne gönderebilirsem kâr sayıyorum ben de..

Ağzını serçe yavrusu gibi açıp yemeyi kabul ettiği tek şey haşlanmış tavuk.. Ama o da kendi belirlediği miktarda, fazlasına "hayır"..Tavuğu çok iyi tanıyor ve ben arada "belki yer" diye başka şeyler verdiğimde yine başlıyor mızmızlanmaya.. Of kafayı yemek üzereyim yaa...

Bu kulunç da ondan oldu kesin.. Çok gerginim, her kas ve sinirimi yay gibi hissediyorum zaten!

Bir bebeğin beslenmesinde en önemli dönemin ilk bir yaş olduğunu ve beyin gelişiminin de bu sürede tamamlandığını düşündükçe daha da üzülüyorum.. İnternete bakıyorum, "Bu aylarda bir bebek sabah kahvaltı etmeli, arada meyve püresi yemeli, öğlen çorba içmeli, akşamüstü yoğurt ve akşam da çorba ya da muhallebi ile günü tamamlamalı." diyor.. Ama benim bebişim günü birkaç emme ile geçiştirip boş kaşıklarla diş kaşımayı tercih ediyor.. Emmesi de zorla.. Ben vermesem onu da almaya hiç niyeti yok.. İştah sıfırlandı yaa.. Eğer doktorumuzun dediği gibi diş çıkarmaya bağlıysa yine iyi, dua ediyorum bir an önce çıksın diye..

Güzel haberler vermek isterdim size ama üzgünüm.. Bizde durumlar böyle..