28 Nisan 2010 Çarşamba

Belki de en cok "kosmak"tir cocukluk..
Ayaklari yerden kesilene kadar kosmak.. Ucar gibi kosmak..


Bazen de kapanip odaya, ne varsa hayalinde onlari karalamaktir kara bir tahtaya..
Uc kucuk cizgiden bir dinazor, iki yuvarlaktan havada ucan spiderman yapmaktir..



Gecenin bir yarisi uyanip, kucucuk parmagiyla isaret ederek odanin karanlik bir kosesine "Simdi gercek mi bu canavay, benim goydugum?" diye sormaktir olanca masumlukla..

"Hayir, evimizde canavar yok annecim, sadece masallarda olur onlar.." cevabini duyar duymaz annenin kucagina iyice sokulup sonsuz bir guvenle yeniden uykuya dalmaktir..


Markette gorup-yapisip aldirdigi "is cantasi"yla gitmektir her yere cocukluk..
Ne var ne yok kendisi icin degerli hep o cantada tutmak, hep onu tasimaktir..


Bazen digerlerinden oldukca farkli olmaktir cocukluk..



Bir turlu duz yoldan yuruyememek,
hep kenarlarda macera aramak..

Patates kizartmasini ketcapa degil de recele batirip bayila bayila yemektir mesela..


"Tucuk damatliiimi giyceeemmm.." diye tutturmak,
sonra da evde kendi kendine duzenledigi dugunde oynaya oynaya kendiden gecmektir..

"Eee, bi de kiz yok mu peki damat icin?" diye sormak, sonra da utanip koltuga kapatmaktir yuzunu.. Ama cocukluk, eninde sonunda dayanamayip "Betul olsun o kis bayii" deyivermektir gizlenmeye ihtiyac duymadan..



"Butun anneley bebekleyinin elleyini kapatiyo boole.." diyerek, uyutmadan once ayisinin ellerini buldugu eldivene benzer ilk seyle, hediye paketleriyle kapatmaktir cocukluk..


Kendi elleri icinse, banyodan sonra burus burus oldular diye sevinip havalara ucmaktir..




Disarda herhangi bir yerde olmayi, icerde herhangi bir yerde olmaktan hep daha cok sevmektir cocukluk.. Kesfetmek, aramaktir..



Dallarin arasinda kucuk arkadaslar oldugundan emin olmak..



Ama en cok da, bu arkadaslari bulamayinca, bukulen dudaktir cocukluk..



Kamp yaparken annesini kasinma krizine sokan alerjen bir tirtili arayip bulmaya calismak, bulunca "Butun ayaklayini kiyicam ben onun.. Yuyuyemesin, senin yanina gelmesin, kasindiymasin seni diye.." aciklamaktir durumu..


Golun karsi kiyisina gecen babasinin arkasindan dakikalarca aglamak, sonra yollara dusup gitmek ve uzaklarda bir kayik bulup ona yapismaktir cocukluk.. Annesi korkuyla onu bulunca da "Bununla gidicem ben babama, ustum islanmas o zaman hem golde.." diye savunmaktir kendini..



Ama en cok da her sabah ama her sabah annesi onu birakirken, ne kadar derin uyursa uyusun bazen gozlerini aralamayi basararak bazen onlarin ardindan, "Eykenden gelip alcan mi beni?" diye sorarak bir diken batirmaktir annenin yuregine.. "Soz veriyorum.." cevabini her gun ayni kizginlikla kabul etmek zorunda kalmaktir..


Cocuk olmak, zannettigim kadar kolay degil belki de..


8 Nisan 2010 Perşembe

Dun, dersten sonra gecenin bir vakti benzin alirken, tam elimde pompa ilerlerken arabaya dogru -burada herkes kendisi aliyor benzinini, makinada kartla odenip dolduruluyor- aklima dustu birden.. Hani olur ya, aydinlanma ani gibi birsey.. Dedim, "Allahim, bir blogum vardi benim!!Amaniiiiiiin, ne zamandir bloga yazmadim ben hicbirsey!! "

:))

Oysa hep geliyor aklima birseyler, biriktiriyorum.. Birsey oluyor mesela, hih, bunu yazayim bak yarin, diyorum.. Ama o yarinlar hep birbirini kovaliyor ben onlara yetisemeden..

Gecen hafta dort gunum Houston'da gecti mesela.. Dordu de Yusufcugumsuz.. Turkce Olimpiyatinin Texas finalleri vardi ve bizim okulun Folklor Takimindan da yapilacak ortak gosteriye katilmalari istendi.. Yusufcukla gidersem hicbirsey yapamayacagimdan ve uc gun surekli provalarla gececeginden onu babasina birakip gittim mecburen..

Finaller harikaydi ama.. Ben goturdugum ogrencilerden daha cok eglendim orasi kesin :)) Her sarkida, her alkista, her cosma aninda bayraklarimi salladim, hopladim, zipladim :)) Ozellikle Dallas'tan gelen Amerikali ogrenciler bir halkoyunu oynadi, bir Kolbasti sovu yapti ki bircok Turk takim oynayamaz o kadar guzel, eminim..

Seneye biz de iddialiyiz ama insaallah.. Uzun uzun vakit olacak provalar icin ve harika bir oyun hazirlayabiliriz iyi bir ekiple..

Neyse.. Vakit su gibi akip gidiyor iste.. Dedigim gibi, ben de sadece biriktiriyorum..

"Turkce biliyor musun?" diye sordugumda derste, "Kucuk biliyorum" demisti ve beni dakikalarca guldurmustu mesela bir ogrencim, onu yazacaktim ben taa ne zaman..


Ve su fotografi ekleyecektim.. Buguneymis nasip..


Simdi gidip "sabikali" altilarimla bir saat cedellesmem gerekiyor, hoscakalin :))