Eşya toplamaca - yorulmaca - bi çay-kahve molası - kolilemeye devam - arada Feridun Düzağaç ya da Kıraç - biraz da yatakodasına el atayım - film arası gelmiş, kardeşi (bir haftadır bende olan en küçük numara) bekletmek olmaz (Twilight'ı üçledim, azimliyim 27 kere daha izleyip 30'a tamamlayacağım :P, her gelenle bir kere daha, bir kere daha..) - aa hala yarısı duruyor bu kütüphanenin, kim aldı bu kadar kitabı? - akşama yemeğe ne pişirsem ki? - Ozaaaaan, kolibant bitttiiiii!! - Yusuuuuuuffff, in çabuk o kıyafetlerin üzerindennnnnn!! - "Bende bulduğun aslında benim de aradığımdı (Enver Ercan) - yok yok, çıkarayım bu masa örtüsünü, yerine bir etek daha koyayım, lazım olacak - Bir Özbek çadırı keyfi mi? Tabii ki hayır demem! - Aaa, bunlar benim ortaokuldan kalan mektuplarım! - Kaç koli daha lazım, acaba kaç koli daha lazımmmmmm?
Bir sobe arası vermenin vakti gelmiş anlaşılan!!
Son sobe Ayça'dan geldi ama ondan önce sırada SananAki BaNAneSaN ve Öykücü'nün büyük ihtimalle kendilerinin bile beni sobelediklerini unuttuğu sobe var.. ( Gerçi Öykücü'nün unutmamış ve hatta üzerinden yaklaşık çeyrek asır geçmesine rağmen yazamamış olmamdan dolayı bana küsmüş olma ihtimali var!! Öykücü, küsmedin di mi? )
Konular aynı aslında, yedi ilginç özellik.. Ama ilki benimle, ikincisi Yusufla ilgili..
"Ladies first" diyorum ve önceliği kendime veriyorum :P ( Ama itiraf edeyim, insan düşün düşün bulamıyor bir çırpıda yedi ilginç özellik falan.. Ozan'a sormaya da korktum, sıralar şimdi yediyüz tane, ne olur ne olmaz! )
* Hımm, çok ayrıntıcı bir kişiliğim ben.. Hayatı gayet rahat modda yaşayan insanlara göre bazı konularda çok "kasan" bir insanım yani.. Ayrıntılar bütünden daha önemlidir benim için.. Daha doğrusu, birşey, ayrıntıları bana hitap ediyorsa önemli ve güzeldir.. O yüzden bazı konularda çok çekilmezim, biliyorum! Şimdi bunun nesi ilginç demeyin.. İlginçlikler olayların sonunda patlak veriyor.. Vanilyalıysa dondurma yemem mesela, çikolatalı olmasıdır çünkü benim ayrıntım.. Ya da örneğin mavi rengini arıyorsam bir şeyin, kırmızısını almam, gerekirse tekrar üretilene kadar beklerim! İster küçük olsun ister büyük, ayrıntıları önemserim..
* Yusufcuğun banyo yaptıktan sonraki kokusunu değil de, kesinlikle banyo yapmadan önceki o hafif terli ama kendine has kokusuna bayılırım.. Elimden gelse hiç yıkamayabilirim çocuğu hep bana öyle koksun diye :P Aynı şey Ozan için de geçerli aslında.. Şehir dışına çıktığında kesinlikle giydiği bir kıyafeti alır, onunla uyurdum eskiden..
* Birşeyi sevmem yeter benim için.. Abartırım işin geri kalanını.. Farklı zamanlarda üç kere okuduğum oldukça kalın bir kitap var mesela.. Ya da yukardaki Twilight örneği.. Sevdiğim bir filmi defalarca izleyebilirim.. Mp3 çalarımdaki beş şarkıyı ard arda aylardır dinliyorum mesela her açışımda.. Ne zaman bıkarım diye merak etmiyor da değilim!
* Bazen kendimi bambaşka hayatlarda hayal ederim.. Kimi zaman laboratuvarda, incelediği lamelin başında sıkıntıdan patlayan bir laborant olurum kimi zaman da bir otel odasında yaşamaya çalışan yanlız bir ayakkabıcı.. Hayatı onların gözlerinden görmeye çalışırım.. Onlarmış gibi konuşur, onlarmış gibi beklentilere sahip olur, onlarmış gibi hayal kurarım.. Bu aslında işime yaramıyor da değil.. Yazmamı kolaylaştırıyor.. Ne hikayeler çıkıyor bu hayallerden..
* Genel Türk kadını portresinin aksine sayılabilecek pek çok yaklaşımım var :P Şu marka yemek takımı şart, bu kadar parçalı yatak odası takımı olmadan olmaz, porselenim şuradan olsun, kristaller şart, muhakkak da şu köşede dursun, havlularım mutlaka işlemeli olsun vs. takıntılarım yoktur.. (Olmasın da!) O yüzden zannedilenin aksine yurtdışında mutlu olabileceğimi düşünüyorum bu açıdan.. İlla KRC olması gerekmiyor tencerelerimin, yemeğimi pişirmeme yarayacak herhangi bir tencereyle de gayet mutlu olabilirim.. Buradan taşımayacağım!
Dantelden de hiç hazzetmem mesela.. Ne konsolumda, ne mutfağımda ne de sehpamda göremezsiniz kendilerini..( Kendi evim için konuşuyorum, aman kimse yanlış anlamasın, kimsenin zevkine ya da seçimine söz söylemek bana düşmez.. ) Annemin de kayınvalidemin de hazırladığı çeyizler yalan-ziyan oldu sayemde.. Dokuz senedir dolaplarda bekliyorlar.. Şu eşya taşıma devresinde karambole getirip kayıp mı etsem ne yapsam :P
* "Sıradışı" olanı, farklı olanı özellikle tercih ederim.. Örneğin evimdeki tüm mobilyalar beyazdır, yani akağaç.. O renklerde istediğim gibi mobilya bulana kadar az dolaşmadım! Ya da ne bileyim, sezonun moda renklerini değil de kendi modamın renklerini tercih ederim giyinirken.. Kış günü, civciv sarısı etek ve aynı tonlarda başörtüyle dolaşmak var sicilimde mesela, grilere, siyahlara inat.. Eminim açık bir bayan olsaydım, herkes bakıra boyatıyor diye, ben gider kızıla boyatırdım saçımı.. Birbirine benzemeye çalışmak, bir hastalık gibi geliyor bana !
Altı oldu bunu da yazınca biliyorum ama başka bulamadım gece gece.. Zaten uzun uzun yazdım, bu kadarı da sayılır di mi kızlar :))
Şimdi sırada, Yusufcuğunkiler var:
* İlk madde, sobenin sahibi Ayçanın bir maddesiyle ortak aslında.. Maşaallah, yaşına göre çok güzel ve anlamlı konuşuyor Yusufcuk.. Arada öyle ilginç cümleler kuruyor ki, benim olmadığım zamanlarda biri mi öğretiyor diye düşünüyorum :P Örneğin, geçenlerde ben arkadaşlarımla beraberken Yusufcuk da bizimleydi. Kalabalık bir gruptuk yemekte, bir de Mozambikli bir arkadaş vardı Türkiye'ye üniversite okumaya gelen.. O da bizimle sohbet ederken Yusufcuk döndü ve "Kııızzz, Türkçeleri mi biliyon sen?" dedi.. Reyyan dahil hepimiz gülmekten öldük.. "Çikotala" renkli bu ablanın aslında Türkçe bilmemesi gerektiği kaçmamış demek ki gözünden :P
* Gece tam 732 farklı pozisyonda uyur benim oğlum :P Yattığı yerden kalkan çocuklardan değildir, olmayacaktır da!
* Tam bir şair ruhu taşır.. En ufak bir kızgın mimikte ya da ses yükselmesinde ruhunda derin yaralar açılır, elindekileri atar, hayata kahreder, o küçük jelibon dudağı büzülür ve insana "Allahım, nerden kızdım yaaa.." dedirten ağlama krizleri başlar..
* Acılı, ekşili, baharatlı ve ağır yemekler daha da ilgisini çeker Yusufcuğun.. "Zorlayarak başka şey yedirmektense madem istiyor bunu yesin" mantığıyla hareket ettiğimizden iyice alıştı Antep mutfağına :P
* Kurallara, o kuralı koyandan daha fazla önem gösterir Yusufcuk.. Mesela bir kere "Gece film seyredilmez, erkenden uyunur.." dediysek ona, bu yandığımızın resmidir.. Her sinema keyfimizde bize "Hani gece fiym seyyedilmezdi? Siz de uyuyun bakiimm" der, içimize fenalık getirir.. Ama bu, işine gelmeyen kurallar için geçerli değildir.. Onlar çiğnenebilir :P
* Yaramazlık yapmaktan geri durmaz ama yaptığını da hemen gelip haber verir :)) Bu sabah yataktan fırlar fırlamaz gece dayısının aşağıda biryerlerde bıraktığı makası bulmuş ve onunla oynamış mesela.. Ben daha odadan çıkmadan koşup "yayamaşlık" yaptığını söyledi ve parmaklarını da açıp açıp kapatarak "Makaşla oynadım, gösteyiyim mi?" dedi !! Kendi kendini ispiyonlayan yegane şahsiyet :P
( Bunu yazarken aklıma daha önce de bahsettiğim bir-iki yaramazlık geldi.. Yazmam lazım onları da.. Hem unutmamak için hem de kamu hizmeti olsun.. Biri var ki tam akıllara zarar.. Hastanede geçirtti bana geceyi, korkudan öldüm öldüm dirildim o gün ! )
* Kesinlikle takıntılı bir çocuktur Yusufcuk.. ( Benim oğlum olduğu için olabilir mi acaba :P ) Kitaplarını hep aynı yere koyar, belli oyuncaklarının belli yerleri vardır.. Sütüne bal koymazsam içmez, öyle alışmıştır çünkü.. Kafası benim yastığıma kaydığında geri çekilir, "Niye ?" diye sorarım, "Bu benim yaştıım diil" der.. Birşeyleri hep aynı yapmayı, hep ilk öğrendiği şekliyle uygulamayı sever.. Mesela, hep önce sağ ayağını kaldırır giydirirken, hep aynı hareketi yapar dişlerini fırçalarken.. Söz verdiysek bir konuda, onu da gerçekleşene kadar asla ama asla unutturmaz bize!
Ne güzel :P
İşte bu kadaaaaarrrr..
Ay üstümden büyük bir yük kalktı vallahi :))
Gidip gönül rahatlığıyla uyuyabilirm artık..
İyi Pazarlar size..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
:) Ben sobeyi unutmuştum inan.Unutmasam da küsmezdim sana.Zaten gideceksin diye bir hüzün kaplamış içimi.Sanki karşı komşumsun da gideceksin:) Gittiğin yerde hemen intenet bağlat,blogunu ihmal etme lütfen.İhmal edersen küsebilirim bak:P
Yusufçuktan İngilizce inciler bekliyorum.Türkçeyle yaptığı muhteşem cümleleri İngilizceyle de yapacak mı bakalım:)
Oralarda bol bo fotoğraf da çekersin kesin.Şapırt..
Bak çok hevesliyim sakın hevesimi kursağımda bırakma bizi ihmal etme:)
Şu sevdiği şeylerde suyunu çıkaranlardan biri de benim.Twillight serisinin iki kere okudum hem de son kitap biter bitmez ilkine dönmek şeklinde:) Bir şarkıya takılırsam peş peşe bin kere dinleyebilirim:))
Çok öpüyorum,sarılıyorum.
Yorum Gönder