Norgas..
Geçen haftasonunu bu minik gölde geçirdik..
Yüzdüreceğimiz ördek de minik olduğundan bize yetti de arttı bile :))
Zaten bizim küçük ördeğimiz korktu nedense, yüzmedi..
"Beni çıkarıııııınn.." diye ağladı, hevesimiz kursağımızda kaldı :P
Maceracı bir aile olarak, atladık motora öyle gittik tozlu tarla yollarından :))
Yusufcuk babasıyla benim aramda, kollarımdan oluşan emniyet kemerine sarılı,
gayet rahattı :))
Motor çalıştıktan sonra da beş dakikaya kalmadan o seste, o sarsınıtda uyudu aramızda!!Hem giderken, hem dönerken..
Göle girmeden önce, "Son kararın mı?" aşaması :P
Suya girdikten sonra, deneme ve "Sevmedim, çıkıcaaaaaammmm.." aşaması :))
Geçen sene çok güzel yüzmüştü Eğirdir Gölünde.. Zor çıkarmıştık sudan.. Bu sene niye böyle yaptı, anlamadık.. Büyüdükçe sudan korkmayı mı öğreniyor acaba bu bebişler? Banyo yapmaya hala bayılıyor, suyla oynamayı da seviyor ama yüzmek istemedi nedense..
Benim amele yanıklarım işte tam da bu günden kalma :P
Bu arada, benim bu yanıklar amele yanığı değil alerji yanığıymış!!
Dün doktora gittik ilçeye, Yusufcuk iki gündür hasta çünkü.. Hafif ateşli ve "acıdii" diye boğazını gösterip duruyordu.. Tahmin ettiğim gibi fazla dondurma tüketiminden dolayı boğazı şişmiş ve biraz iltihaplanmış.. İlaçlarımızı yazdırdık, sonra ben de kollarımı ve yüzümü gösterdim.. Güneşe alerjim varmış.. Yanık merhemi sürüyorum şimdi ve en azından bu kırmızı kabarıklıklar inene kadar güneşe çıkmamam lazım.. Kollarım neyse de yüzüm çok feci :(( Kabuk kabuk soyulmaya başladı, pöhüüüüü..
Doktora gitmek demişken..
Burada o deneyimi de yaşamak çok ilginçti.. Önce köydeki sağlık ocağına gittik.. Aslında kadrolu doktoru, hemşireleri ve kapıda bir de tam teşekküllü ambulansı var ama doktor yıllık iznini bizimle aynı zamana denk getirmiş :P
İlçeye gittik.. Çok yakın ve çok gelişmiş bir yer.. Ne sıra bekleme derdi var ne de protokol.. Doktor da Ozan'ın arkadaşının eşi zaten :)) Muhabbet ede ede muayene olduk :)) Buralarda işler hep böyle zaten.. Herkes mutlaka biryerlerden akraba ya da tanıdık..
Bizim köyümüz, içinden Denizli-İzmir karayolu geçtiği için oldukça gelişmiş bir köy..
Hertürlü imkanı ve hatta lüksü var.. Gördüğüm kadarıyla insanlar hiçbirşeyin mahrumiyetini çekmiyor çünkü şehirde olup da köyde olmayan hiçbir şey yok burada.. Süpermarketi, Ankaradaki herhangi bir marketten farksız.. Evlerde internet, uydu alıcılar, hertürlü beyaz eşya ve mobilya görebiliyorum.. (Hepsinde değil tabii.. Doğal köy yaşantısının devam ettirenler de var.) Ama dün, çevrede gezip gördüğümüz "iç" köylerdekileri düşündüm hep.. Orada da yaşayanlar var.. Çocukları var.. Her an hastalanabilirler veya bir kaza olabilir.. Ne doktorları var ne de yakın bir ilçe.. Herkesin aracı yok..
Kucağında hasta evladınla, çaresizce beklemekten daha acı birşey olamaz herhalde :((
Neyse, çok dağıldı konu..
Bir fotoğraf daha ekleyeyim de bitireyim bu yazıyı..
5 yorum:
ehiii :)) bu ne hiz :p sanirim artik bloguna gunu 23 saatini ayiracaksin :p guns yasaksa disarida yasak dimektir :p saka saka :p gecmis olsun sana . virdigim taktigi uyguladinmi :) hani yusufu lazimliga yada tuvalete goturunce suyu acarsan su sesine yapar dimistim :p merak ittim :))
bu arada siveyi korumayi basarmissin :))
Sana da Yusufcuga da gecmis olsun Kuaybecim. Insaallah tatilinize ayni hiz ve keyifle devam edebilirsiniz. Ama lutfen daha az gunes = daha az dondurma denklemine riayet edelim:)
Yusufcugun o minik golcugu sevmemesi bence cok normal. Gecen sene el kadar bebeyken koca Egirdir Golune goturmussunuz, bu seneyse koskoca sunnetli adamken minicik golette yuzmeye zorlamissiniz. Lutfen gollerimizi Yusufcugun gelisimini dikkate alarak secelim pliizz:P
Sevgiler,
Ayse Sule
PS: Kremalim bugun sunnetini oldu teyzesi. Cok sukur iyi ama genel anestezi cok agir gelmis olmali ki hala cok sersem ve hic olmadigi kadar mizmiz. Ilk 6-7 saat bezlemedim ama odasi Topkapi surlarinin eski haline donmeye baslayinca bir numara buyuk bir bezi bolca baglamaya karar verdik esimle. En azindan uyuyana kadar oyle kaldi. Biraz once bezsiz bir sekilde uykuya daldi ana koltugunda. Uzerine, hafif bir havlu orttuk degmeyecek sekilde. Hayirlisiyla su geceyi atlatiriz insaallah.
KUAYBE,
Geçmiş olsun hem sana hem Yusufçuğa.
Valla sana yetişene aşk olsun.
Yazılarına da yaptığınız köy etkinliklerine de yetişemez oldum.
HIZLI GONZALEZ.
Köyünüz çok şanslıymış yeri itibariyle.
Böyle ulaşımı kolay olması çok güzel. Gerçekten ulaşımı zor olan köylerde çok çok büyük sorunlar yaşanıyor. Hastalık, alışveriş....
Bizim köyümüzde öyle mesela.
Böyle içinde her imkan olunca köyde yaşamak şehre göre daha tercih edilir oluyor bence de.
Önceki yazıdaki arılarla fotoğrafın çok güzel.
Yıllar önce rahmetli babamında arıları vardı, tıpkı senin anlattığın gibi bize kraliçe arıyı anlatmıştı.
O günleri hatırladım.
Çocuk aklımla kraliçe arıyla ilgili binbir türlü hayaller kurardım...
........
Ayrıca AYŞE ŞULE Hanıma rağmen ısrar ediyorum, sıfatın kesin olarak değişmeli.
Hatta köylerde çok çalışkan gelinlere PİRE GİBİ derler bunu beğenmezsen ARI GİBİ de olur...
Sen seç.
Belki sizin köye özgü deyimler de vardır onlardan da olabilir bence.
Artık şu şeherli tembel gelin sıfatını ortadan kaldıralım:)
kuaybe aplaa geçmiş olsunnn yaff.beyas tenli olmak zor işteee bende kendimden biliorumm iki dakka güneşin altında dursammm haşlanıorum resmen :))) bi dahakine o traktörün altında sanada yer ayırsınlar apla ^-^ tekrar çok geçmiş olsunnn..sevgilerimle
dutlardan canim cektiiii...
denizli izmir karayolu deyince merak ettim hangi koy bu diye, eh bir aydinli olarak ilgi alanlarim icine giriyor bu sinirlar ;)
***
yaniklar icin de ayrica gecmis olsun. bana da olmustu bir kere, yuzum hem su toplamis arkadan kabuga donusmus, sonrada kabuklar dokulmus- soyulmustu... ama merak etme iz falan kalmadi sonra.
elbette minik melege de ok gecmis olsun opuyorum onu kocaman!
Yorum Gönder