- Aaa, aydede ışıklarını açmış!!
(Dolunayı bu şekilde tarif etmek hiç aklıma gelmemişti :P )
- Annecim kaynım ağyiyo benim.. Taş attılar galiba içine..
( Hani birine taş atınca canı acır ya, işte bizim de biryerimiz acıyorsa bunun sebebi oraya taş atılmış olmasıdır mantığından yola çıkarak kurulmuş bir cümle bence :P )
- Başka anne alcam artık kendime.. Başka baba da alcam.. Bu eve de gelmicem, başka ev alcam!!
( Tek sebebi, gece -ve öyle erken bir saatte de değil, bire doğru- uyumasını istememiz! )
- Allah bana anne baba veymiş, sükyediyoyum ben.. Güzel ev de veymiş, bana oyuncak veymiş, elma da veymiş, bu kopee (köpeği) de veymiş, duvay da veymiş (!).. Sukyediyoyum ben hep..
( İlk kısım, anladığınız üzere aramız güzel olduğu zamanlarda söylenen bir cümle :P )
- Aaa, uyanmıs mı minik ellim benim? Aaa, gozleyini açmış yavyum..
( Burada bahsi geçen "minik elli yavyu", plastik, yeşil, zeytin kadar bir tavşan.. Surpriz yumurtaların birinden çıkmıştı.. Bu aralar onun babası oldu Yusufcuk bey.. Yemek yerken, uyurken, birşey yaparken hemen o yavyu da yanında yerini alıyor.. Onunla bir güzel konuşması var ki anlatamam.. Benim kendisine hem kızarken hem de severken söylediğim herşeyi o da yavyusuna söylüyor.. Örneğin, bak tavşanım, hemen oyaya yatıp uyu, yoksa seninle kusmezsem ben de Yuşuf diilim!! Tabii siz burada, arka planda "Ay Yusuuuuufffff, hemen yat ve uyu artık, bak yoksa seninle küsmezsem valla Kuaybe değilimmmmm!! diye çığrım çığrım çığıran blog yazarınızı hayal ediyorsunuz :P ))
Şaka bir yana, ne zamandır yazmak istediğim bir konuydu aslında "küçük kaydediciler" meselesi ama araya birşeyler girdi hep.. Bugün Ayça'nın sayfasında da okuyunca bununla ilgili birşeyler, artık zamanı gelmiştir diye düşünüyorum..
Ne zamandır dikkatimi çeken birşey bu.. Olaylara genelde nasıl tepki verdiğimi, şimdiye kadar farketmediğimi farkettim..
Mesela ben, iki elimi nasıl götürüyorum ağzıma bir şeye şaşırınca veya nasıl bir parmak sallama hareketi yapıyorum kaşlarımı çatarak bir şeye kızınca, artık biliyorum..
Çünkü Yusuf da öyle yapıyor..
Aynı benim gibi..
Küçükken çok sevdiği kedilere artık dokunamıyor.. Çünkü ben hayvanlara dokunamıyorum..
Espri yaptıktan sonra, aynı babası gibi kikirdiyor mesela.. Ya da aynen onun gibi gezerek, oda oda dolaşarak konuşuyor telefonu eline aldığında.. Kızdığında, aynen onun ifadeleriyle, aynen onun gibi elini kaldırarak kızıyor!
Yani, bizi kaydediyor..
Eee, ne var bunda? Her çocuk yapıyor, demeyin..
Biliyorum, her çocuk yapıyor..
Önemli olan da bu zaten..
Biz de yaptık.. Kaydederek büyüdük ve şimdi neysek o olduk yavaş yavaş..
Hangimizin memnun olmadığı tarafları, tepkileri, alışkanlıkları yok ki?
Beni korkutan işte tam da bu..
Çünkü tepkiler tavırlara, tavırlar da alışkanlıklara dönüşür.. Ve aslında hepsi, genelde bakış açımızı, bizi ortaya koyar en açık haliyle..
Bir insan yetiştiriyorum.. Hayata hazırlamaya çalışıyorum onu.. Ve artık çok daha iyi biliyorum ki, ben neysem, bir yansımam olacak o da..
En iyi ihtimalle, olumsuz yanlarımı en az, olumlu yanlarımı en iyi şeklide yansıtacak bir insan olacak.. Ama şurası kesin, bugün iyi veya kötü, ne aktarabildiysek ona, birşeyler yerleşecek ve ilerde onu Yusuf yapan değişmezlerden olacak..
"Öyleyse.." diyorum kendi kendime, "hala çok geç değil.. Bir insanı eğitmek için, önce kendimi eğitmem lazım en baştan.. Sil baştan.." Çünkü, işaret ettiğim yere gitmeyecek benim oğlum da diğer çocuklar gibi.. Onun yerine, benim ayak izlerimi takip edecek..
Nerede yürüdüğüm ve nasıl yürüdüğüm işte bu yüzden herşeyden çok daha önemli artık..
Onun kitap okuma alışkanlığı olan bir insan olmasını istiyorsam mesela, hergün beni görmeli en az bir saat kitap okurken.. Görmüyorsa, ilerde "Neden kitap okumuyorsun?" diye sorma hakkını bulamayacağım kendimde.. Başkalarının hakkında konuşmasını istemiyorsam, dedikodunun ne kadar kötü birşey olduğunu anlatmamın -kaç kere yaparsam yapayım- ona bir faydası olmaz, biliyorum.. Onun yerine, bir kere bile görmemeli beni oğlum başkasının arkasından ileri geri konuşurken.. Görürse, o şey onun için de "yapılabilir" hale gelir artık..
Bunlar gibi, hatta çok daha derin meselelere inen yüzlerce örnek var zihnimde.. Ve sorumluluğumun bu kadar büyük olacağını hissedebilseydim önceden, hiç anne omazdım belki de..
Ciddiyim..
Çocuk yetiştirmek, aynaya bakmaya benziyor aslında.. O minicik aynada kendini gördüğünde, insan her zaman gurur duyamıyor maalesef..
Ve beğenmediğimizde, görüntüyü suçlamak hiç de mantıklı değil..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
9 yorum:
suphanallah, ben 2 gün önce haber izlerken farkettim bunu. bir kongrede, asker katillerinin ellerini kollarını gererek gezmesini izlerken, kendime hakim olamadım, bagırdım söylendim. eşim sesini cıkarmadan dinledi beni. sonra oglumun beni algılayabilecegi bir yaşta olsaydı"ki 1,5 sene sonrası sanırım" beni nasıl duyacaktı diye düsündüm?!! hiç sans vermiyecekti, tamamen düsman bilecekti o insanları.. halbki cok iyi insanlar tanıdım, onların dilini konusup, koskaca bir yüregi olan... ogluma bu önyargıyı yüklemeye hakkım yok...
onun için cok dikkatlı olmak laım cok. simdi artık tepkilerimi seslendirmeden once 1 nefes alıp oyle söylemek istiyorum..
Çok doğru. Anne baba olmadan önce bu bilince varıp, hatalarımız üzerinde çalışmalıyız azimle. İnsan yetiştirmek dünya üzerindeki en önemli iş bence.
ne güzel yazmışsın..
çok haklısın.
ben de kedileri pek sevmesem de o alışsın diye geçen gün baya okşadım.
Gercekten dogru Kuaybe.
birsey yaparken 2 kere dusunmek lazim. herseyi kaydediyorlar.
Yazilarini okumayi ozlemisim:)
Sevgiler...
ay dede isiklarini yakmis ! nasil bir tabirdir bu kardesim :))))))once guldum , sonra yazinin devaminda kendi anneligimi sorguladim . umarim yavrularimiza iyi birer ornek olabiliriz . gercekten cocuklarimiz gosterdigimiz yere gitmek yerine ayak izlerimizi takip edecekler . umarim ayak izlerimizi takip ederler demek istiyorum :) biraz ukelaca oldu ama , ben oyle istiyorum ;)
ayrica , bugun ruyamda seni ve yusufu gordum :) bulusuyormusuz :)) sonra carsida geziyoruz filan :p senin adin aslinda nurhanmis :) her tarifim kapaliydi ama :))) bu ruya nerden cikti acep ?
biri bizi fena gözetliyor :)
Ben de sözlerdeki vurgulardan tonlamalardan başlayarak anladım ayna etkisini.
"Neden olmuyo anne?" deyişi varki sanki ben konuşuyorum.
Sonra daha bir çok şey...
Hani gece uykularımızın bölünmesini zor sanmıştık önceleri ama daha da zor yönleri varmış işte.
Yavaş yavaş görmeye başladık.
İnşallah daha sabırlı ve olumsuz yönlerimizi en kötü ihtimalle törpüleyen günlerimiz olur.
Hayal ettiğimiz, istediğimiz ölçülerde İYİ olmayı yaşayarak yaşatırız onlara da.
Ben ve esim de cok konusur olduk bu meseleyi su aralar.Demek ki 2,5-3 yas doneminde insan algilayabiliyor cocugun uzerindeki kendi davranislarini ve sonra aaaaaa diyor ayni ben..
Hic bir konuda cocugu suclamamak lazim..Cunku bizden ne goruyorsa o..Once kendini suclamali gozden gecirmeli anne babalar..Nail emrenin baska cocuklara hatali davrandiklari zaman bir kizma sekli var ki, cok utaniyorum insanlarin yaninda yapinca..Hiiiiiiii ben sana oyle yapma demedim mi hih.. falan gibi efectler katiyor..Hakkaten cok tehlikeli yaratiklar bu bizim minik kaydediciler.
Yorum Gönder