30 Ocak 2009 Cuma

Miniğimin ilk karnesi..


En güzel karne hediyeleri de anneannesinden bir torba dolusu oyuncak!!
İki gündür oynaya oynaya doyamadı :))



Annemle babam geldiler Allah'a şükür.. Yusufcuğun da benim de keyfimize diyecek yok.. Bugün hava da çok güzel burada, bol bol gezeceğiz inşaallah..

Yusufcuk sadece anneanne ve dedesini değil, onların evindeki kediyi de çok özlemiş ki annemler geleceği gün ısrarla ve heyecanla sordu bana "Dedemye annağnem tediyi de ujağa koyup getiymiş mi?" diye :))

Her sabah hepimizden önce uyandığı için küçük bey sırayla bizi uyandırmaya başlıyor şu şekilde: "Tatyı annem, ben uğandim sen de uğaaann... Şekerli babam, dünaydııınnn... Şekey annanem, ballı dedem kalkııınnnn.." Eh, bu lafları duyunca kimsede uyku muyku kalmıyor tabii :))

Bir de bu aralar bana bir "bebeğiiimm" deyişi var ki duyulmaya değer.. Birşey isteyecekse ya da açıklama yapacaksa "Bak bebeğiiiimm.." diye başlıyor cümleye :)) Ben ona hep öyle dediğim için, iş yaptırmanın püf noktasını çözdü çocuk :P

"Bebeğiiim hadiiii, anne gel aytıııkkk.." diye bir ses var şu anda arkamda.. Ben gideyim en iyisi.. Anneanne-dede fotoğraflarını sonra eklerim artık..

21 Ocak 2009 Çarşamba


Eğer sevgili Minik Patikler bu akşam beni arayıp "Özledik ama yaa.. Çok oldu yazmayalı, merak ettim sizi.." demese belki de ben yine birçok önceliği atlayamayacak ve yarınki sınavımı da bahane ederek yazmayacaktım bu gece.. Ama olmadı, diğer mail ve yorumlardaki sitemlerle de birleşince bu cümle garip bir sorumluluk hissettim içimde ve yazmak istedim Yusufseverler için :))


Çalışan diğer anneler nasıl vakit buluyor da yazıyor hala bunun formülünü ele geçirebilmiş değilim ama benim için gerçekten bir lükse dönüştü bilgisayar başına oturmak!


Genelde sabah sekiz akşam sekiz arası evde değilim.. O saatten sonra da eve gelip yemek yapma (ya da yapamama, geçiştirme), ortalığa biraz çeki düzen verme, Yusufcuğun kreşten gelen ve anne-baba ortaklığı da gerektiren ödevleriyle ilgilenme, fırsat bulursam ertesi günün ödevini yazma, belli sayfa sayısında kitap okuma veee...... Sonra sabah oluyor, aynı döngü başlıyor kendi içinde beni yutan bir hızla ilerlemeye..


Ama şikayetçi miyim?
Hayırrrrr..


Allah'a çok şükür.. Güzel bir şeye emek vermek ve bir noktadan sonra emeğinin karşılığını da görmek enerji üstüne enerji yüklüyor insana..





Gördüğünüz gibi Yusufcuk oldukça büyüdü maşaallah.. Hareketlerini ve özellikle de kurduğu cümleleri hayranlıkla seyrederken bir yandan da onları yazamadığım için ne kadar üzülüyorum bilemezsiniz.. Sadece aklımda kalanları not düşeyim, bari onları unutmayayım :((

Örneğin artık yemeğini tamamen kendi başına yiyor Yusufcuk maşaallah.. Bu, kreşin ona kazandırdığı en güzel becerilerden birisi. Ayrıca yarım yamalak da olsa giyinmeyi de başarabiliyor. Kreşte, kendi yaş grubundan büyük bir gruba dahil olduğu için onlar öğrenirken arada bizim minnoş da kapıyor işte bazı şeyleri :)) Bu, benim de işime yarıyor tabii.. Ayrıca bir de yemek duası ezberlemiş meleğim benim, "Nemeğmi nemeden al açtim Allayim çana.. Akıl, şihat, doğyuluk, iyi huyyay vey bana.." Geçen hafta sadece ilk cümleyi söylüyordu, bu hafta ikinciyi de ezberlemiş.. Demek ki böyle böyle hepsini okuyabilecek bir gün :))

Elhamdulillah artık "Yaçaçın, okuyuma didiyom" diyerek gidiyor kreşe ve beşe kadar kalıyor hiç problemsiz.. Ama hergün çıkışta, "Uşyu duğdum, nahi şüğpiş yuduytam?" demeyi ihmal etmiyor tabii :P Bazen akşamları çok hırçın oluyor, tahammülümün çok üstünde bir ilgi bekliyor benden ama beni özlediği için yaptığını düşünüp sabretmeye çalışıyorum.. Büyüdükçe inşaallah bunu da aşarız..


....................





Geçenlerde birgün, babası şehir dışındaydı ve kreşten alamayacağı için kursa götürmek zorunda kaldım Yusuf'u.. Sanırım bu, ilk ve son tecrübemizdi bu konuda :P

Hocam hiçbir şey demese, hatta "Lütfen bırak rahat davransın.." diyerek beni rahatlatmaya çalışsa da ben mahvoldum o gün..


......................



Geçen gün Yusufcukla kitabını okuyorduk yatağın üstünde.. Duyma ile ilgili bir bölüm var ve oraya radyo dinleyen bir çocuğun resmini çizmişler.. Yusufcuk ayağa kalktı, kitaptaki radyo resminin düğmesine bastı ve oynamaya başladı. Bana "Müşiği açtim, çen de oyna anne.." dedi.. Birlikte oynamaya başladık gümbür gümbür çalan müzik eşliğinde :P Sonra bir ara kitaba eğildi, birşeyler yaptı ve durdu.. Ben bu arada hala sallanmaya devam ediyorum.. Bana ne dese beğenirsiniz? "Anne tamam bittiii, oynama ağtik, tapattim ben müşiği.."
:))))))))))))))


Bu aralar yeni öğrendiği kibarca birşeyler isteme şekli de çok şirin.. "Anne bunu bana veyiğ vişin?", "Baba bana hekey alığ vışın?" Kim demiş Türkçe'de soru eki "mi"dir diye :)) Onun aslı "vı" :P


........................


Önümüzdeki hafta kursumuz tatil.. Ben önce İstanbul'a gelmeyi planlamıştım ama sonra karar değiştirdik ve annemleri bize davet ettik.. Yusufcuk inşaallah önümüzdeki hafta annanesi ve dedsiyle vakit geçirecek bol bol.. Annesi de bu arada toplamda 2000sayfayı bulan okuma ödevlerini tamamlamaya çalışacak maalesef :(( Başarabilirse birkaç İngilizce film izleyecek..(Yanlışlıkla bir sıfırı fazla yazmadım, gerçekten iki bin sayfa!! )


Ve tabii bir de buraya yazı eklemeye çalışacak sizin için..
Sizi çok özlediği için.. Onu özlediğinizi, merak ettiğinizi bildiği için..


Kendinize iyi bakın.. Dualarınızda bizi de anmayı unutmayın olur mu!

4 Ocak 2009 Pazar

Bir dakika Filistinli çocuk! Duyamıyorum seni..
Uçak sesleri geliyor biryerlerden.. Füze sesleri geliyor!!
Geceyi de gündüzü de en koyu karanlıklara çeviriyor İsrail ateşi..

Saçların barut kokuyor Filistinli çocuk!!
Şampuan kokarken benim oğlumunkiler, barut kokuyor seninki..
En az onun kadar yakışacakken sana gülmek, nereye kayboldu o masum gülüşlerin?

Annen nerede Filistinli çocuk?
Sana azıcık da olsa süt bulmaya gitti?
Yoksa acını dindirecek bir ilaç?
Yoksa? Yoksa?
Dua edelim, geri gelir belki..

Ya baban, Filistinli çocuk?
O nerede peki?
Belki de çok oldu sen "şehit evladı" payesine ereli..

Seni gördükçe içim acıyor Filistinli çocuk..
Bir kez daha kaybediyorum umudumu,
"insan" olmaya dair beklentilerimi..

Hayallerin kimbilir hangi enkazın altında şimdi, hangi?


.......................


Dün gece haberlerde izledim, gözleri kaya kaya, yavaş yavaş kapana kapana bir cennet kuşuna dönüştü minik Filistinli bir çocuk.. Çünkü doktorların yapabileceği hiçbir şey yoktu karnında açılan kocaman yara için!!

Ve minik bedenini bayrağa sarıp, sanki bu zulmü işleyenlerin gözüne sokarcasına, sanki orada olanlara duyarsız kalan tüm insanların vicdanına kazırcasına başının üzerinde taşıdı babası.. Hüzün yoktu gözlerinde.. Sadece beni korkutan bir ifade vardı.. Öfke dolu, umutsuz, yanlız ve ahirette hakkını arayacağını haykıran bir ifade..

Zalimler için yaşasın cehennem..
Rabbin "Kahhar" ismi, zalim İsrail'in üzerine tecelli etsin inşaallah!!

Bu acıya duyarsız kalmayalım!!