30 Ocak 2007 Salı

Dün akşam "attaa" götürdü babamız bizi..
Giitiğimiz evin bir yaşındaki tatlış oğlu o kadar sevindi ki eve bir bebek geldiğine önce çığlıklar ata ata koşmaya başladı sonra da Yusuf Aslan'a olan sevgisini daha yakından göstermek için iki elini pençe şekline getirip minik meleğimin üstüne doğru uçtu!.. Hepimizde bir çığlık tabii.. Gece boyunca Yusuf Aslan kucak kucak gezdi.. Yatıramadık bile yıpratıcı bir sevgi gösterisine maruz kalmasın diye.. Emziğimiz de çok revaçtaydı canım.. Minik kaplan kendi emziğini tükürüp tükürüp Yusuf Aslan'ınkine hamle yaptı durmadan..
Minik Patikler'in ısırma olayını da okuyup gittiğim için gözümü bir an ayırmadım meleğimden..

................
Bu sabah kalktığımda her yer bembeyazdı.. Hava da çok soğuk zaten.. Minik meleğimi pencerenin kenarına yatırdım sabah, lapa lapa yağan karı izlesin diye..



Biraz izledi hatta hayran hayran baktığını görünce ben mutfağa kahvaltı hazırlamaya gittim ama sonra "Siz beni bunlarla kandırabileceğinizi mi sanıyorsunuz!.." babında bir cikcik koptu içerden :) Kar seyrimiz kısa sürdü yani..

...............

Yusuf Aslan

bu klibe bayılıyor :)

.............
Bu aralar bir virüsle başımız belada.. Bir arkadaşımın attığı maili açtığımda bilgisayar sapıtmaya başladı zaten.. Virüs girmiş, iki program uyarı veriyor. Kızcağızın mail adresini hacklemişler meğer.. Sonradan mail attı ama iş işten geçti tabii.. Ben hamileyken çektiğimiz görüntüler, Yusuf Aslan'ın ilk doğduğu zamanki görüntüleri, en minik halleri hep bilgisayarda.. Dvd yazım programında da bir problem olduğu için onları yazdıramıyorum.. Allah'ım lütfen babamız taşınabilir belleği getirene kadar görüntülere bişey olmasın! Onları bir kurtarsak gerisi hiç önemli değil.. Bu arada Allah bu virüsleri yazanları .....

27 Ocak 2007 Cumartesi

Dün ev işlerine adadım kendimi.. Günlerdir yapmadığım ama eninde sonunda benim yapmam gerektiğini acıyla farkettiğim birçok angaryayı hallettim.. ( ama hala "ütülenecekler dağı" beni bekliyor yatak odasında, ağlamak istiyorum yaa..) Minik melek de beni protesto edip durdu mızmızlanarak.. Ev işleri ondan daha mı önemliymiş, o annesini yanında istiyormuş, yeni oyunlar bulup onu eğlendirecekmişim vs, vs.. Bunlar bakışlarından okuyabildiklerim.. Bir odayı bile kaç defada süpürdüm.. Başlıyorum, bir "ingaaaa" yükseliyor, süpürgeyi kapatıp koşuyorum ses yok.. Tekrar başlıyorum bir "ingaaa" daha.. Biraz oynuyoruz, veriyorum eline gıvgıvı, ben yanındayken oynuyor, ben odadan çıkınca yine "ingaaaa"... Tamam oğlum tamam.. Pis pis oturalım evde, yeter ki sen mutlu ol.. Doğal yollardan bağışıklık kazanmış olursun hem mikroplara :) Aşıya maşıya gerek kalmaz, ben de rahat ederim..

...............

Bugün misafirimiz var.. Eşimin bir arkadaşı "bebek görmeye" geldi.. Onlar Yusuf Aslanla oynuyor, ben de vicdanım rahat bir şekilde bu satırları yazıyorum.. Bütün ilgi üstünde olduğu için miniş çok mutlu.. Esnemekten ağzı ayrılıyor ama uyumak bile istemiyor.. Başka zaman olsa evi çınlatır "uyutun beni" diye.. Henüz kendi kendine uyuma kabiliyetimiz gelişmedi.. Uykusu gelince gözlerini ovuşturup mızmızlanmaya başlıyor, anneciği de onu kucağına alıp başlıyor sallamaya.. Arada da birkaç öpücük konacak tabii yanaklara, onlar olmazsa olmaz.. Keşke ilk günden ayakta sallamaya alıştırsaymışım bu bücürü.. En azından ellerim boş olurdu, kitap falan okurdum.. Eyvah yine "ingaaaa"...
...............

Yarın ( genelde sabaha karşı uyuduğum için, becerebilirsem ) eşimden önce kalkıp ona güzel bir pazar kahvaltısı hazırlayacağım inşaallah.. Zavallım ne zamandır hasret böyle lükslere :) Yani Yusuf Aslan'ı kıskanmasına hak veriyorum bazen.. Neyse bu kıskanma bahsini daha sonra irdelemeyi düşünüyorum..

( Bu kadar şeyi bir oturuşta yazmadım tabii, arada küçük bey karnını doyurdu, gazı itinayla çıkartıldı ve bir o yana bir bu yana sallana sallana uyudu :) Ben de ikinci seferde bitirebiliyorum yine yazdıklarımı.. )


- Annecim, sevilmek ne kadar da yorucuymuş yaaa.. Öpül öpül bi yere kadar.. Şimdi uyumam lazım ama hiç heveslenme 15 dakika sonra aranızdayım ! Hi haa haaaaaaa!!

25 Ocak 2007 Perşembe

Aşı günümüzdü bugün..
Oğluşum çok ağladı yine.. Her ne kadar çok tatlı ve çok iyi birisi olsa da hemşireyi boğmak istediğimi farkettim bir an, meleğimin canını çok yaktı diye.. Gittikçe canileşiyor muyum ne ?

Minik melek şimdi ağzında emziği halsiz halsiz yatıyor ve "emerek" acılarını unutmaya çalışıyor..

Bugün bir kez daha anladım ki minik meleğimin keyfi yerinde değilse, benimki hiç değil...

24 Ocak 2007 Çarşamba


Dün korkunç bir gece geçirdim ! Yusuf Aslan ilk uyuduğunda saat iki, altıncı kere uyuduğunda da sekiz buçuktu.. Ondan sonra kaç kere uyandık saymadım artık..

Uyuyabilidiğim nadir dakikalarda da kabuslar yakamı bırakmadı.. Amerika'nın GATA'yı bombalamasından tutun da -bu sırada ben de oradaymışım ne alakaysa artık, merdivenleri çıkarken elektrikler kesiliyor ve her yer enkaz yığınına dönüyordu, arkadaşlarım seslenerek beni arıyordu- Pınar Altuğ'un benim alacağım güzelim beyaz sivri burun ayakkabıyı benden önce davranıp almasına ve o ayakkabıdan başka kalmamasına kadar ne kadar saçma ve kötü rüya varsa hepsi benim için vizyondaydı dün gece..

Şu anda uykusunu alamamış, perişan bir durumdayım..
Peki minik melek nasıl ?

Halinden gayet memnun :) Pencerenin kenarındaki koltuğa yatmış üst kattaki komşunun astığı ve rüzgarla bir o yana bir bu yana sallanan çamaşırları seyrediyor gülerek ve onları yakalamak için çırpınarak... Birkaç fotoğraf çektim koymak için ama sürekli hareket ettiği için hiçbiri net değil.

Bu çocuğun benden daha mı az uykuya ihtiyacı var?
Tam tersi olması gerekmiyor mu?..

Annecim ben de bilmiyorum ki niye uyuyamadığımı..

23 Ocak 2007 Salı

Ahali sorar: Kuaybe ne demek?

Kuaybe cevap verir:

Bu isim arapça bir isim olup "Kabe" kelimesinin "fuayl" kalıbı ile küçültülmüş halidir. Yani "Küçük Kabe" demektir. "Abd" (kul), "ubeyd"(küçük kul) gibi. Müennes (nisaya ait, feminen ,dişi vs..) olduğu için de sonunda "e" var.

Pek bu ismin tarihçesi nedir? Bu isim kime aittir?
Kaynaklarda bu isim ilk müslüman kadın doktor ya da hemşire olan kişinin ismi olarak geçer. Peygamber Efendimiz Uhud savaşında kendi çadırının yanında ona bir yer yaptırmış ve savaşta yaralanan sahabeleri tedavi etmesini sağlamıştır. (Kadın çalışamaz, kadınlar erkek doktora ya da erkekler kadın doktora muayene olamaz diyenlere önemli not..)

"İsimle müsemma olma" olayına inanan herkes benim doktor olmamı umdu ama ben ola ola edebiyatçı oldum.. (Oldum mu acaba ? Sahi edebiyat okumakla edebiyatçı olunuyor mu ?)

Bu arada doktor olamamamdaki en büyük suçlu "matematik"tir. Ondan kaçayım derken kendimi sözel dünyanın kollarında buldum :) Gerçi fıtraten de doktorluğa hiç müsait değilim. Allah korusun bir yaralı gelse ben önce dakikalarca onun haline ağlar, acısını yaşarım.. Bu arada da onun acıları çoktaaaaan son bulmuş olur herhalde.. Fazla sulugözüm n'apiim..

20 Ocak 2007 Cumartesi

Bugün Yusuf Aslan'ım dört aylık oldu..

Bu ne demek?

Dört aydır hayatımı ışıtıyor demek.. Dört aydır anneciğinin yüreğini ısıtıyor demek..

"Allah'ım.. ne yaparsam yapayım asla bedelini ödeyemeyeceğim bu güzel, bu büyük, bu tatlı nimetin için sana binlerce, milyonlarca defa şükrediyorum.. Yavruma hayırlı, uzun ömür ver.. Bize birlikte nice dört aylar, dört yıllar nasib et..

Her nimetin şükrü kendi cinsinden olurmuş.. Rabbim, şükrünü eda edebilmek için, bize emanet ettiğin bu küçük kulu en iyi şekilde bakıp büyütmeyi, eğitip yetiştirmeyi nasib et.. Hayırlı bir kul, hayırlı bir insan olmasını, senin dilediğin gibi bir ömür geçirmesini nasib et.. Bize bu dünyada onunla en büyük saadeti yaşattığın gibi ona da iki cihan saadeti ver.. Sağlık, sıhhat, afiyet ver.. İyi ve hayırlı ne varsa hepsini yavrum için Sen'den diliyor, kötü ve şerli ne varsa hepsinden yavrumu Sana emanet ediyorum.. Senin ona sevgin ve merhametin, şüphesiz benimkiyle kıyaslanmaz.."
(Amin)

19 Ocak 2007 Cuma

Oğlumun en sevdiği şey:
Anneciğinin omzunda uyumak.. Gece bile bu pozisyondayız.. Hayır ben aldığımız yatağa acıyorum, yepyeni duruyor.. Günlerce de dolaştık o yatağı seçene kadar. Allahtan 2-3 yaşına kadar yatabileceği bir yatak.. O zamana kadar kendini amorti eder hehalde :)



Oğlumun en korktuğu şey:
Öksürükten kapı sesine, kornadan kedi miyavlamasına kadar tüm sesler.. Hele ani bir sesse, dudaklarını büzüp gözlerini kocaman kocaman açıyor.. Etrafı tarayıp ne olduğunu anlamaya çalışıyor.. Kendini güvende hissetmezse de -mesela yanında değilsem- basıyor ciyağı..


Oğlumu en çok kıvrandıran şey:
Bitmez tükenmez gaz sancıları.. Yusuf Aslan kolik bir bebek, yani gaz sancısından kaynaklanan ve 2-3 saat süren ağlama nöbetleri oluyor. Oluyordu demem lazım aslında, şu anda daha iyi. Kullandığımız bir şurup çok iyi geldi, o da biz de rahatladık. Ondan önce neler denedik neler.. Ama en iyi yöntem babasının "uçak" yöntemiydi. Meleğimi yüzüstü uçurur gibi tutuyor, bir yandan da eliyle karnını ovuyordu.. Böylece en azından 15 dakikayı kurtarıyorduk . Hatta bu geceler için dönüştürdüğüm bir şarkı da var, orjinaliyle aynı tempoda söyleniyor :)

Gecelerim öyle zor, zor geçiyor
Minicik bağırsağım çok acıyor
Ah kolik belası üzerimde
Bu gaz Zinco dinlemiyor...

( Zinco o zamanlar gaz için kullandığımız damlanın adıydı )



Oğlumun en sevdiği oyuncak:
"Gıvgıv" Gıvgıv bir çıngırak, küçük yeşil bir hipopotam. Yusuf Aslan ona bayılıyor. Ağlarken bile görse hemen susuyor. Başının üstünde tutup sallayınca kollarını havaya uzatıyor, sanki uçacakmış gibi çırpınıp gıvgıvı yakalamaya çalışıyor. Eline aldığında ise biraz sallayıp oynuyor sonra hooop ağzına :) Seni iyi ki almışız gıvgıv !


Oğlum en çok kime benziyor:
Bana.. Daha doğrusu benim erkek versiyonum olan en küçük dayısı Fethullah'a..


Oğlumu en çok kızdıran şey:
Yanlız kalmak. Yanında mutlaka birisi olacak, ya ben ya babası ya da ne bileyim komşunun kızı.. Ama mutlaka birisi olacak odada. Yemek yapmak ya da elimi yıkamak için bile odadan çıksam hemen anlıyor, başlıyor cikciklemeye.. Ben içeri girince ses yok ! Televizyonu açıp bıraksam belki ağlamaz ama alıştırmak istemiyorum. En azından benim oğlum istisna bir insan olsun, televizyondan uzak kalınca da yaşanabileceğini göstersin istiyorum.. Bunu ben bile çok zor başarıyorum çünkü ! Alışmışız bir kere eve girer girmez elimizi kumandaya atmaya.. Neyse bu kısım nasihate girmeye başladı, hemen son verelim..




Oğlumu en mutlu eden şey:
Öpülmek, sevilmek, mıncıklanmak..O kadar ki top gibi havaya atıp tutsak gıkı çıkmayacak.. Eziyetli sevilmeye bayılıyor...

Oğlumun en çok midesini bulandıran şey:
Bugünlerde içmeye başladığı demir damlası. Yüzünü öyle bir buruşturuyor ki garibim.. Ama buna rağmen serçe gibi ağzını açmaya da devam ediyor :)

..............

Daha çooookkkk "en"imiz var ama başka zamana artık.. Daha yemek yapmadım..


17 Ocak 2007 Çarşamba

Üç gündür acınacak haldeyim.. Önce baş ağrısı, hapşırık krizleri ve burun akıntısı şimdi de dolu dolu öksürük.. Yemek yiyecek halim yok. Kendimi geçtim de bücürüme bulaşacak diye çok korkuyorum. Tülbentin birini bağladım ağzıma burnuma, militan gibi geziyorum evin içinde.. Yatıp uyusam belki geçecek ama nerede bizde o lüks ! Küçük beyin uykuları ya 15 dakika ya yarım saat.. Ben yatana kadar o uyanıyor zaten.. Akşamı dört gözle bekliyorum Ozan gelsin de Yusuf Aslan'ı biraz oyalasın diye. Aksi gibi bu hafta onun da final haftası, sınavları var. Ama yine de hasta olduğum ilk gece iki buçuğa kadar o baktı minişe sağolsun.. Küçük bey o saate kadar uyumadı da !


Allah'ım ne zormuş bir annenin yavrusuna uzaktan bakıp bakıp onu öpememesi, koklayamaması.. İçim gidiyor ama yaklaşamıyorum meleğime :( Allah yavrusu küvezde olanlara, hasta olanlara yardım etsin..


Küçük meleğim, birkaç gün daha sabret, söz iyileşince kızartana kadar öpecek annen bal yanaklarını..




İşte bu fotoğraf minişimin en küçük hali.. Dedesi hastanede iki günlükken çekmişti. Çok uzaklardan gelmenin yorgunluğu var sanki üzerinde, mışıl mışıl uyuyor. - O iki gün mışıl mışıl uyuduğu ilk ve son günlerdi zaten :) -

14 Ocak 2007 Pazar

İlk yazım, oğlumun minicik bir fotoğrafıyla başlasın en iyisi..
Oğlum minicikken, bir haftalıkken cep telefonuyla çektiğim bir fotoğraf.. Kalite olarak pek iyi değil ama şu anda oğlumun yarısı kadar kalan o badinin içinde o zamanlar ellerinin bile görünmediğini görmek beni çok duygulandırdı..

Bir de iki günlük bir fotoğrafı var cep telefonuyla çekilen. Yarın da onu koyayım bari :)