19 Ocak 2007 Cuma

Oğlumun en sevdiği şey:
Anneciğinin omzunda uyumak.. Gece bile bu pozisyondayız.. Hayır ben aldığımız yatağa acıyorum, yepyeni duruyor.. Günlerce de dolaştık o yatağı seçene kadar. Allahtan 2-3 yaşına kadar yatabileceği bir yatak.. O zamana kadar kendini amorti eder hehalde :)



Oğlumun en korktuğu şey:
Öksürükten kapı sesine, kornadan kedi miyavlamasına kadar tüm sesler.. Hele ani bir sesse, dudaklarını büzüp gözlerini kocaman kocaman açıyor.. Etrafı tarayıp ne olduğunu anlamaya çalışıyor.. Kendini güvende hissetmezse de -mesela yanında değilsem- basıyor ciyağı..


Oğlumu en çok kıvrandıran şey:
Bitmez tükenmez gaz sancıları.. Yusuf Aslan kolik bir bebek, yani gaz sancısından kaynaklanan ve 2-3 saat süren ağlama nöbetleri oluyor. Oluyordu demem lazım aslında, şu anda daha iyi. Kullandığımız bir şurup çok iyi geldi, o da biz de rahatladık. Ondan önce neler denedik neler.. Ama en iyi yöntem babasının "uçak" yöntemiydi. Meleğimi yüzüstü uçurur gibi tutuyor, bir yandan da eliyle karnını ovuyordu.. Böylece en azından 15 dakikayı kurtarıyorduk . Hatta bu geceler için dönüştürdüğüm bir şarkı da var, orjinaliyle aynı tempoda söyleniyor :)

Gecelerim öyle zor, zor geçiyor
Minicik bağırsağım çok acıyor
Ah kolik belası üzerimde
Bu gaz Zinco dinlemiyor...

( Zinco o zamanlar gaz için kullandığımız damlanın adıydı )



Oğlumun en sevdiği oyuncak:
"Gıvgıv" Gıvgıv bir çıngırak, küçük yeşil bir hipopotam. Yusuf Aslan ona bayılıyor. Ağlarken bile görse hemen susuyor. Başının üstünde tutup sallayınca kollarını havaya uzatıyor, sanki uçacakmış gibi çırpınıp gıvgıvı yakalamaya çalışıyor. Eline aldığında ise biraz sallayıp oynuyor sonra hooop ağzına :) Seni iyi ki almışız gıvgıv !


Oğlum en çok kime benziyor:
Bana.. Daha doğrusu benim erkek versiyonum olan en küçük dayısı Fethullah'a..


Oğlumu en çok kızdıran şey:
Yanlız kalmak. Yanında mutlaka birisi olacak, ya ben ya babası ya da ne bileyim komşunun kızı.. Ama mutlaka birisi olacak odada. Yemek yapmak ya da elimi yıkamak için bile odadan çıksam hemen anlıyor, başlıyor cikciklemeye.. Ben içeri girince ses yok ! Televizyonu açıp bıraksam belki ağlamaz ama alıştırmak istemiyorum. En azından benim oğlum istisna bir insan olsun, televizyondan uzak kalınca da yaşanabileceğini göstersin istiyorum.. Bunu ben bile çok zor başarıyorum çünkü ! Alışmışız bir kere eve girer girmez elimizi kumandaya atmaya.. Neyse bu kısım nasihate girmeye başladı, hemen son verelim..




Oğlumu en mutlu eden şey:
Öpülmek, sevilmek, mıncıklanmak..O kadar ki top gibi havaya atıp tutsak gıkı çıkmayacak.. Eziyetli sevilmeye bayılıyor...

Oğlumun en çok midesini bulandıran şey:
Bugünlerde içmeye başladığı demir damlası. Yüzünü öyle bir buruşturuyor ki garibim.. Ama buna rağmen serçe gibi ağzını açmaya da devam ediyor :)

..............

Daha çooookkkk "en"imiz var ama başka zamana artık.. Daha yemek yapmadım..


3 yorum:

Anonymous dedi ki...

Canım benim;
Bu ne kadar güzel bir insan minyatürü böyle... Fotoğrafını ilk gördüğüm an portakal soymadığıma şükrettim, ama bununla geçmiş değil muhtemel tehlikeler zinciri tabii.. Allah Yusuf'unuzu görecek kızların parmaklarını esirgesin.. Rabbim O'na ismi gibi, kendi gibi güzel bir ömür bahşetsin..
Bu arada Yusuf'un, minik meleğinin bu kadar güzel olması ve hakikaten meleklere benzemesi beni pek de şaşırtmadı doğrusu, ee annesi sen olunca..
Canım tekrar tekrar tebrik ederim seni; Allah size oğlunuzla mutlu, huzurlu, sağlıklı günler nasip etsin..
Çok öpüyorum seni ve Yusuf Paşa'nın o yumuk yumuk ellerini...
Süreyya UZUN

Kuaybe dedi ki...

Süreyyacım çok teşekkür ederim canım.. Sana da herkese ettiğim duayı ediyorum; Rabbim seni de küçük bir melekle nimetlendirsin..

Minik Patikler dedi ki...

MASAALLAH ya o kadar seker ki bakmaya doyamadim Allah bagislasin, cok tatli ya ne diyecegimi sasirdim fotografa bakmak istiyorum tekrar :)) Canim benim kiyamam minik kus..