6 Şubat 2007 Salı


Benim doğum hikayem biraz yanlız, biraz buruk bir doğum hikayesi aslında.. Ama önce taa geçen sene bugünlere, içimde taşıdığım "minik can"dan ilk haberdar olduğumuz günlere gidelim..

5 Şubat sabahı aslında Elmadağ'a karda piknik yapmaya gidecektik Ozan'ın akrabalarıyla.. Ama ben kalkar kalkmaz banyoya zor yetiştim o sabah.. Kendimi bildim bileli sadece iki-üç kere istifra eden ben, o gün bu sayıya bir üç daha ekledim! Midemde ne varsa son molekülüne kadar çıktı.. Sonra da fenalaştım tabii..

Hemen acile gittik.. Doktor muayene etti, ne olduğunu anlatınca da "Hamile olabilirsiniz, test yapsanız iyi olur, şimdi ilaç vermeyelim." dedi.. O anki heyecanımızı anlatamam.. Eve gider gitmez Ozan hemen test aldı, heyecanla sonucu bekledik.. Vee.. Evet, iki taneydi çizgi.. Hamileydim !...

Ozan'ın ilk tepkisi "Allaaaaaaaahhhhh" diye bağırmak oldu.. Bense her zamanki gibi "kaygı" yönünden yaklaştım olaya.. "Ya test yanlışsa, ya dış gebelikse, geçen hafta kolum incindiği için merhem kullandım, ya bebeğe zarar verdiyse???????" Kafam soru bombardımanına tutulmuş gibiydi.. Ozan telefonu kapıp ailelerimize, akrabalara, arkadaşlara, neredeyse tanıyan tanımayan herkese haber verdi "minik can"ı.. Ben hala "Ya?" ile başlayan sorulara cevap arıyordum kafamda..
Pazartesi hemen hastaneye gittik. Kan testi ile hamileliğim kesinleşmişti. Yedi haftalık bir "hücreler topluluğu" taşıyordum içimde.. Şimdi sırada iyi bir doktor belirlemek vardı. Ozan'ın bir müdürü Saime hanımı önerdi, onun eşinin takibini ve doğumunu o yaptırmış, çok memnun kalmışlar. Randevu aldık ve şeker doktorumuz Saime hanımla tanıştık. O haftasonu girdiğim ultrasonda bir pirinç tanesi kadardı minik meleğim.. Ama bir sonraki ultrasonda ( 11. hafta ) parmaklarına kadar heryerinin görünmesi, vücudunun tam olarak oluşmuş olması beni hayrete düşürmüştü. İçimde büyüyen bu minik can, beni her ikimizi de Yaratan Yüce Allah'a daha çok yaklaştırıyordu. Resmen bir mucize yaşanıyordu hergün içimde.. Bir gün "olmayan" sindirim sistemi gelişiyor, başka bir gün oğlumun güzel gözleri şekilleniyordu.. "Yok"tan varediyordu işte Allah, daha açık bir örnek olabilir miydi?

Onaltıncı haftada bir oğlumuz olacağını öğrendik. Gerçi ne benim ne de Ozan'ın kız olsun, erkek olsun diye bir takıntımız yoktu. Rabbimiz takdir etmiş yaratmıştı, bize karşı çıkmak düşer miydi hiç.. O günden sonra sanki daha bir somutlaştı içimdeki "minik can". "Bebeğim, miniğim" diye sevdiğim meleği şimdi "güzel oğlum, tatlı Yusuf'um diye" adıyla sever olmuştum.. Daha bir yaklaşmıştı sanki anneciğine...

Hamileliğim "Allah herkese benimki gibi bir hamilelik versin." diyebileceğim kadar güzel ve sağlıklı geçti çok şükür. Sadece yedinci ayda bir erken doğum tehlikesi atlattık ama o ay taşınmıştık ve ben çok yorulmuştum. İki haftalık bir yatak istirahatiyle o da geçti çok şükür.. İlk beş ay çalıştım. Hatta işyerimin merkezi İstanbul'da olduğu için ve benim de ayda bir orada olmam gerktiği için her ay yolculuk yaptım. Beşinci ayda hem çalıştığım yerle yaşadığım bazı sorunlar yüzünden hem de yoğun bir "dinlenme ihtiyacı" sebebiyle işten ayrıldım. Ondan sonra hamileliğim evde canımın çektiği börek ve yemekleri pişirerek, bebek bakımı kitapları okuyarak ve uyuyarak geçti :)

Son aya girdiğimizde artık merak ve heyecanım had safhadaydı. "Oğlum kime benziyor? Onu kucağıma almak nasıl bir his olacak? Onu ne zaman öpüp koklayacağım?.." deyip duruyordum. Rüyalarım bile hep bebeğimle ilgiliydi. Tabii uyuyabildiğim nadir zamanlarda gördüğüm rüyalar. O Ağustos ayı hayatım boyunca unutamayacağım kadar zor geçti çünkü. Çoğu zaman nefes almakta güçlük çektiğim için uyuyamadım bile.. Oturuyordum yatağın içinde bütün gece.. Sıcak bir yandan, rahmin baskısıyla küçülen ciğerler bir yandan.. Doğum ne zaman gelecek diye gün sayıyordum artık..

38. haftada son rutin kontrolümüze gittik. Bebek iyi görünüyordu ama amniyon sıvısının içinde oldukça büyük partiküller vardı. Bu Saime hanımı biraz endişelendirdi. Üst üste çekilen iki NST de non-reaktif çıkınca ( yani bebek hareketleri hissedilmeyince ) doktorum hemen hastaneye yatış verdi. "Durum böyle devam ederse seni hemen bu gece sezaryene alırım." dedi. O görünen partiküllerin de "mekonyum" yani bebeğin dışkısı olabileceğini söyledi. Bebekler anne karnında herhangi bir sebeple oksijensiz kalıp sıkıntıya girdiklerinde hemen kakalarını yaparlarmış!

Muayenehaneden çıkar çıkmaz hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bebeğime birşey olması ihtimali beni mahvetmişti. Daha annemler de gelmemişti. Hemen arayıp durumu anlattık, "Yola çıkıyoruz, doğuma yetişiriz merak etme ." dediler. Apar topar eve gidip bebek çantasını ve benim eşyalarımı aldık. Acile gidip giriş yaptırdık. Saime hanım hastaneyi arayıp bilgi vermiş. Beni "Yüksek Riskli Gebelik" servisine çıkardılar. O tabelayı okuyunca neler hissettiğimi anlatamam. Demek ki oğlum büyük bir tehlikedeydi. Arada hafif hafif Yusuf Aslan'ın hareketlerini hissetsem de "Ya oğluma birşey olursa?" düşüncesi içimi kemiriyordu. Kan tahlilleri, serum, NST'ler derken o gece sabahı ettim. Sabaha doğru Yusuf iyice hareketlenmeye başladı. ( Eee, o kadar serumu yiyince.. ) Sabahki NST de çok iyi çıktı Allaha şükür. Ama beni hala çıkarmıyorlardı. İşin kötüsü Saime hanım Kayseri'ye gitmek zorunda kalmıştı ve bana başka bir arkadaşı bakıyordu. O da sürekli telefon edip durumu soruyordu. Kordonda bir düğümlenme ya da bası olabileceği ihtimaline karşı bir de Doppler çektiler, problem yoktu.

Öğlen ziyaret saatinde Ozan, annem ve babam geldi. Annemler gece gelmişler. Bembeyazdı anneciğimin yüzü. O da evladına birşey oldu diye merakta kalmış. Annelik bu işte, evladı herşeyi oluyor insanın.. Çekilen son NST yine iyi çıkmayınca beni taburcu etmediler. Oysa ne hayaller kurmuştum annemlerle eve dönerim diye.. "Bebeği riske atmayalım, acil birşey olursa evden yetişemeyebilirsiniz ama burada hemen müdahale edilir. " dediler, ben de kaldım tabii..

Üç gün kaldıktan sonra haftasonu Saime hanım beni taburcu etti ama hergün NST'ye gelmek şartıyla.. Bu arada Ozan'ın annesi ve İsviçre'de bu sene doktorluğa başlayan amcasının oğlu da gelmişti. Herkes heyecanla doğumu bekliyordu. Pazartesi NST'de herhangi bir sorun çıkmadı. Ben normal doğum istediğim için Saime hanım "Bebek iyi oluğu sürece bekleyelim o zaman.." dedi. Ne de olsa daha 2-3 haftası vardı.

Ertesi sabah yine NST için hazırlandım. Giyindim, sıkı bir kahvaltı yaptım. Çünkü NST için tok olmak gerekiyor. Anne açken bebek hareket etmeyebiliyor. Tam kapıdan çıkacaktık ki bebeğin suyunun gelmesiyle beraber yoğun bir kanama başladı. Ben çığlık atmaya, Ozan ve annemler etrafta koşuşturmaya başladı. Doğum çantasını kaptığımız gibi arabaya koştuk. Ozanın o araba kullanışını hiç unutamam herhalde. Allahtan sancım yoktu ve filmlerdeki gibi çığlık falan atmıyordum. Yoksa hastaneyi zor bulurduk.

Hastaneye varınca beni acile aldılar. O ana kadar nisbeten rahat olan ben doğum masasına yatınca titremeye başladım. Hemşire "Doğum başlamış ama kanama çok fazla" dedi. Bu sırada Saime hanım geldi. "Hemen bebeğin kalp seslerini dinlemek istiyorum" dedi. O öyle deyince ben ortada tehlikeli bir durumun olduğunu anlamaya başladım. Kalp atışı vardı. Saime hanım "Kuaybe, bu durumda seni bekletemem, hemen sezaryene alıcam" dedi. Siz bilirsiniz" dedim ama aklıma sezaryen için en az 6-8 sattlik açlık gerektiği geldi. Tok karnına ameliyata girildiğinde mide içeriği akciğerlere kaçıyormuş ve hasta kaybediliyormuş. "Saime hanım daha yeni kahvaltı ettim." dedim. Saime hanımın "Eyvahh!" deyişi hala kulaklarımda. "En az 3-4 saat beklememiz lazım." dediler. Saime hanım "Sezaryen katına çıkartın, orada bekleyelim." dedikten sonra beni yukarı çıkarttılar.

Doğum katında beni NST'ye bağladılar ve ameliyata kadar öyle yattım. Bu arada hemşireler ve doktorlar sürekli gelip beni kontrol ediyor, bebeğin kalp seslerini dinliyorlardı. Saime hanım son geldiğinde artık hiç halim kalmamıştı ve çok korkuyordum. Duruma son birkez daha bakıp "Daha fazla bekleyemeyiz, ben anestezistle görüşmeye gidiyorum siz "şu, şu, şu" iğneleri yapın, ameliyata hazırlayın." dedi. O iğneler mide refleksini ve kusmayı engellemek içinmiş. Ama Saime hanımın doğumdan sonra söylediğine göre tehlikeyi ortadan kaldırmazmış, sadece azaltırmış.

Beni ameliyata hazırladılar ve beklemeye başladım. Ama gelen giden herkesin "Annenin de bebeğin de hayatı tehlikede.." şeklindeki fısıltılarını duya duya o yatakta yatmak nasıl bir histi anlatamam.. O an Allaha yalvarmaya başladım sessiz sessiz.. "Rabbim" dedim, "Eğer ömrüm bu kadarsa ve ben bebeğimi göremeden öleceksem senin takdirine razıyım ama ne olur yavruma hayırlı uzun ömür ver, sağlıkla sıhhatle doğmasını nasib et. Ona güzel bir hayat ver..." Gözyaşları içinde yalvarırken hastabakıcı geldi ve beni tekerlekli sandalyeye oturttu. Şehadet getire getire ameliyathaneye gittim, sanki doğuma değil de kabire girer gibi..

Gözüm koridorlarda hep Ozan'ı aradı ama yoktu. Hani olur ya hep, doğuma giderken elini tutar ve "Korkma ben buradayım, bekliyorum, seni seviyorum " falan der eşler.. O anda en çok ihtiyacım olan şey buydu ama Ozan yoktu. İlk ultrasondan son NST'ye kadar yanımdaydı ama o an yoktu işte.. Eve gitmiş, annesinin yanına. Geldiğinde de Yusuf doğalı iki saat olmuş zaten. Yani ameliyatta bize birşey olsa ya da ne bileyim kan falan lazım olsa kapıda haberimizi alacak kimsemiz yokmuş maalesef.. En azından anneciğimi getirip bıraksaydı bari.. O olsaydı yanımda..

Ameliyathanede herkes vızır vızır koşturuyordu bir o yana bir bu yana. Beni masaya yatırdılar ve hemşire damar yolu açmaya başladı. Bir yandan da bana "Bak tatlım, biz çabuk hareket etmek zorundayız. Sen bizim hızımıza bakıp panik olma sakın.." diyordu. "Ben zaten panik olacağım kadar oldum.." diyemedim ona.. Narkoz verilmeye başlanmıştı. Duyduğum son sözler Saime hanımın "Bebek doktorunu bekliyorum hemen.." sözleri oldu.. Sonradan doğum dosyama baktım, saat onda ameliyata almışlar beni. Hastaneye gittikten bir saat sonra yani.. Ancak o kadar bekleyebilmişler demek ki..

Gözümü açtığımda - ya da yeniden doğduğumda diyelim, çünkü ben aynen öyle hissettim- saat 11:35'ti. Yoğunbakımdaydım. Karnıma baktım.. Yusuf'umun yerinde kocaman bir boşluk ve kocaman bir sızı vardı. Ama benim gözüm acı falan görmüyordu. Herkes "Canım yanıyor!" derken ben bebeğimi soruyordum hemşirelere.. Tansiyonumu ölçen hemşire "Bebeğin yaşıyor merak etme, az sonra emzirmen için getirecekler." dedi. O andan sonra ne acımı ne şunu ne bunu hiçbirşeyi önemsemedim artık. Bebeğim de ben de yaşıyorduk ve ben şükrediyordum durmadan..

Az sonra kucağında üç bebekle hemşire geldi. Bana doğru yaklaştı ve fındık kadar, bembeyaz bir dünyalar güzeli bıraktı koluma. Emzirmem için yardımcı oldu, daha sonra oğlumu bırakıp diğer annelerin yanına gitti. Miniciğim beni emerken ben de onu okşadım durmadan. "Küçük kul, tatlı melek, hoşgeldin hayatıma.. " dedim yavruma. Sonra Yusuf'u alıp götürdüler ve "Az sonra odalarınıza çıkaracağız sizi.." dediler.. Tekrar uyumuşum..


Odaya gitmeden hemen önce Saime hanım geldi beni kontrol etmeye.. Nasıl olduğumu sordu, "İyiyim.." dedim. "Kuaybe sen de bebek de yarım saatle köşeden döndünüz. Eğer geç kalsaydınız ikinizi de kaybedebilirdik çünkü bebeğin eşi ayrılmıştı.." dedi.. Bunu duyunca bir kez daha şükrettim Allah'a.. O istemeseydi kimsenin bizi kurtarmaya gücü yetmezdi çünkü..


........

Anne olmuştum işte.. Anneciğimin gözlerine her baktığımda daha bir evlat, Yusuf'umun gözlerine her baktığımda daha bir anne hissediyordum artık kendimi...

Bana bu günleri gösteren Rabbime sonsuz şükürler olsun.. Ve Rabbimden dileğim bu tadı yaşamak isteyen ama yaşayamayan herkese "minik melekler" göndersin hayırlısıyla..

9 yorum:

iremmm dedi ki...

ayyyy beni mahvettin kuaybe yaa...
yemin ederim suan suratim sarkmis yaziyorum sana :(
hem cok uzuldum hemde cok sevindim gercekten,cok zor seyler yasamissin tatlim ya..
boyle bir anda yalniz olman cok uzucu,bunu hayatin boyunca unutmazsin iste...
evet keske esin yaninda olsaymis...ama Rabbim hep seninleymis gordun mu :) pasayi senden,seni de pasandan ayirmamis...
ALLAH YAVRUNLA SANA UZUN HAYIRLI OMURLER VERSİN:SALİH KULLARDAN OLSUN O GUZEL GOZLU YUSUFCUK ;)

Minik Patikler dedi ki...

Ahh canim benim neler yasamissin, hele esini bulamamak ne feci olmustur. Tatli bebisinizden Allah ayirmasin, guzel gunler gostersin.

verdigin link ve bilgiler icin cok tesekkur ederim.

Cok seker olmus buyumus oglun ya bak bak doyamiyor insan MASAALLAH BAREKALLAH..

sabahnur dedi ki...

bir solukta okudum ya.. Neyseki bu kadar telaş endişe ve korkunun sonunda minik melek sagsalim merhaba demiş dunyaya... herkesin dogum macerası ne kadar farklı:)

Anne ve Bebisi dedi ki...

Sumukluboceğin sayfasını açıyorum ağlıyorum, seninkini açıyorum ağlıyorum. Ben en iyisi bilgisayarı kapatıp çıkayım:)
Çok geçmiş olsun, Allah beterinden saklasın.

Anonymous dedi ki...

merhaba kuaybe;
okurken masal gibi bir de yaşayana sormak lazım.zorlukların sonunda gelen güzellik herşeye değdi dimi...Allah nazrdan saklasın canım.

muhabbet ve dua ile...
banu

mucizenin annesi dedi ki...

Hikayeni okuyunca donakaldım resmen..Anne olmanın ne büyük bir mucize olduğunu anladım bir kez daha..Ben henüz anne olamadım..yaklaşık 2 yıldır bekliyorum bu mucizeyi..Rabbim hakkımızda hayırlısını nasip eder inş.Bu arada Yusuf adını aldığına çekmiş sanki..Maşaallah ona..

Kuaybe dedi ki...

İremcim duan için çok teşekkür ederim.. Zor günlerdi ama geçti çok şükür.. fakat haklısın ömür boyu unutamayacağım galiba o "yanlızlığı"..

Minik Patikler, sana da duan için çok teşekkür ederim.. çok şükür büyüyor oğlum.. sen benimkine bakıyorsun ama ben senin minişi göremedim hiç.. fotoğraf yok di mi blogunda.. yoksa ben mi görmedim.. çok merak ediyorum adam bebeği..

sabahnur teşekkür ederim.. sonucun güzel olması herşeyi unutturuyor zaten.. ben de senin doğum hikayeni merak ettim "herkesinki çok farklı" deyince, yazsana sen de :)

Anne ve bebişi kıyamam sana.. üzüleceğini bilsem "Anne ve bebişinin okuması yasaktır" yazardım başına .. bundan sonra yazıcam zaten hüzünlü postların başına "hamilelerin okuması yasaktır" diye :)

Banucum çok teşekkür ederim.. Evet, oğlum herşeye değdi Allaha şükür.. Bu arada aklıma bir gece 12'de sen beni MSN'de Ozana sorarken benim mutfakta canımın çektiği böreği yapışım geldi.. Ne günlerdi yaa :)

Yaban eriği, hoşgeldin.. Yazımın sonuda da dedim ya, Rabbim isteyen herkese minik melekler göndersin inşaallah.. Zamanını o biliyor, dualarım seninle..

Archi*Sugar (Esra) dedi ki...

Simdi okudum dogum hikayeni. Cok zor ve riskli bir dogum atlatmissin. Aslinda her dogum, olumun kiyisindan gecen bir mucize sanirim. Sen ve Yusufcugun sag saglim karsimizda olduguna sevindim. Bir daha boyle bir zorluk yasamamani dilerim.

Kuaybe dedi ki...

Esracım çok haklısın.. Her doğum, ölümün kıyısından geçen bir mucize.. Bebeğimin yaşadığını görene kadar hissettiklerimi tarif edemem. Ama onu kucağıma aldığım an sıyrıldım sanki eski dünyamdan, başka bir boyuta geçtim..

Dileğin için teşekkürler.. Umarım hiçbir anne yaşamaz böyle bir korkuyu ve kolayca kavuşur meleğine..