27 Nisan 2007 Cuma

Sevgili Asya sobelemişti beni lolipopum düşmeden önce.. Araya bu kaza girince "üç gün içinde yazma" kuralını mecburen çiğnemiş oldum.. Asyacım, özür dilerim.. Sonra dün baktım Yabaneriği de nefis çileklerle sobelemiş beni.. "Ee artık yazma zamanı geldi.." dedim :))

Önce tariflerle başlayalım.. Asya bana patates salatası göndermiş :)) Ama tarif yazmamış.. Ben en iyisi kendi patates salatası tarifimi yazayım.. O da yapsın, bebişle ikisi yesinler güzel güzel..

Önce patates salatalarının olmazsa olmaz kuralı : Patatesler haşlanır.. ( Miktar tamamen size kalmış, zaten şu kadar bu kadar diye yazamam, ben yaptığım - neredeyse - herşeyi göz kararı yaparım ) Kabukları soyulur ve doğranır. Bir miktar maydanoz ve dereotu yıkanıp ince ince kıyılır, patateslere eklenir. Bir kapta 4-5 diş sarmısak dövülür. Üzerine bolca zeytinyağı, limon suyu ve tuz eklenir. İyice çırpılıp kıvamı koyulaştırılır ve salatanın üzerine dökülür. Acı sevenler ( ben, ben ! ) pul biber de ilave edebilirler.. Ben de bu tarifi şeker arkadaşım İrem'e gönderiyorum. Gerçi o şimdi rejimde ama olsun sobe, sobee...

İkinci tarif bir profiterol tarifi.. İlk yaptığımda çok tereddüt ettim.. Çünkü bu tatlının evde kesinlikle yapılamayacağını, satın alınacağını düşünürdüm hep.. Ama çoook güzel oldu.. En güzeli de özellikle üstünün sosunu istediğiniz kadar yapabilmeniz.. Ben bol soslu severim de :))

Önce malzemeler..

Hamuru için:

2 su bardağı su
Yarım paket margarin
4 yumurta
6 kaşık un

Muhallebisi için:

2 yumurta
2 kaşık un
Yarım bardak şeker
Yarım litre süt
Margarin ( bir kaşık kadar)
Vanilya

Sosu için:

1 paket ( ya da isterseniz daha fazla ) çikolata
2-3 kaşık su
Yarım kaşık margarin ( 40 gr )

Hamur için suyu kaynatıp yağı içine koyuyoruz. Eriyince ateşten alıp unu içine (mutlaka) eliyoruz ve karıştırıyoruz. Soğuyunca yumurtaları tek tek içine kırıp iyice hamura yediriyoruz. Fırın tepsisini yağlayıp bu hamurdan kaşıkla top top koyuyoruz ve 200 derecede pembeleşene kadar pişiriyoruz. Belki de en önemli ayrıntı bu aşamada.. Fırın tamemen soğuyana kadar kapağını açmıyoruz çünkü hamurlar sönüyor!

Muhallebisi için süt, un, yumurta ve şekeri tencerede pişiriyoruz. Vanilya ve margarini de ekleyip mikserle güzelce çırpıyoruz. Üstünü kapatıp soğumaya bırakıyoruz.

Hamurlar soğuyunca bir yanını kesip içine muhallebileri dolduruyoruz.

Şimdi sıra sosta..

Sos "ben mari" usulüyle hazırlanıyor. Bir tencereye kaynar su doldurup - ya da içinde kaynatıp- içine başka bir küçük kap koyuyoruz. Bu küçük kaba çikolata, su ve margarini koyup eritiyoruz. Karıştırıp daha önceden doldurduğumuz profiterollerin üstüne döküyoruz..

Hımm.. Afiyet olsun.. Bu tarif de Kaan bebişle annesine gitsin.. Doğum öncesi bol bol kalori lazım şimdi onlara :)) Esra, sobee..

Son tarif de Ozan'ın favorisi "damla çikolatalı kurabiye".. Ben buradaki tarifle yaptım, çok harika oluyor.. Link verdiğim için uzun uzun yazmıyorum. Hemen bu kurabiyeleri tombiş yanak Rana'nın annesi Emine'ye gönderiyorum.. Amerika'ya sobee..

.............

Şimdi gelelim soruların cevaplarına..

Daha önce yaşadığınız 3 şehir?
- Şimdi üçünü yazsam diğer ikisinin hatrı kalır.. Ben en iyisi hepsini yazayım.. İzmir, Gaziantep, Kilis, Isparta ve İstanbul.. Şimdi de Ankarada'yım.. Böyle giderse Türkiye'de görmediğim şehir kalmayacak :))

Tatil için gittiginiz, gördüğünüz ve önermek istediğiniz 3 yer?
- Antalya -Manavgat'ı - tabii şelalesini -
Altınoluk'taki muhteşem ormanları
İstanbul'un tarih kokan her köşesini önerebilirim..

Yaşamak istediğiniz 3 şehir?
- Yaşamak istediğim tek bir şehir var, o da İstanbul.. Ama bu pratikte biraz zor görünüyor.. Ben İstanbul'a ne kadar aşıksam Ozan da o kadar oradan kaçmaya bakıyor! Beş sene zor dayandı zaten saatlerce trafik kuyruklarında beklemeye.. Bir daha oraya dönmeye hiç niyeti yok gibi.. Hayırlısı..

Şu anda ki mesleğiniz nedir?
-Editör-yazar ve müsahhih olarak üç yayınevinde çalıştım.. Şu anda anneliği becermeye çalışıyorum ama galiba yakında sahalara geri dönüş var :))

Dünyaya yeniden gelseydiniz, hangi mesleği yapmak isterdiniz?
- Kesinlikle tasarımla ilgili bir meslek.. İç mimari, dekorasyon, takı tasarımı ya da belki terzilik... Ama kesinlikle tasarımlarımı uygulayabilceğim bir mesleğim olsun isterdim.. Şimdi bunları hobi olarak yapıyorum ama o zaman daha fazla vakit ayırırdım herhalde..

"Kesinlikle ben yapamazdım" dediginiz meslek nedir?
- Hız, yükseklik ve risk içeren her meslek.. Asla Formula 1 pilotu olamazdım mesela :)) Hayat boyu bungee jumping, yamaç paraşütü ya da en basitinden uçak yolculuğu gibi şeyleri denemeyi de hiç düşünmüyorum zaten.. Fazla adrenalin bana göre değil..

Yaşam felsefenizi oluşturan sözlerden biri?
- "ıı, bu çok zor bi soru.. Ben bu konuya çalışmamıştım öörtmenim.." Ama sanırım biryerlerden kopya çekebilirim.. Hah buldum.. "Ya hep ya hiç".. Sanırım olmayasıca mükemmeliyetçiliğimden ötürü bu söz geldi aklıma.. İlla bütün şartlar tam olacak benim için.. Keşke değişebilsem.. O zaman bu kadar acı çekmez, bu kadar beklenti içine girmez ve bu kadar hayal kırıklığına uğramazdım..

Bir kitaptan alınma, çok sevdiğiniz bir cümle veya paragraf veya bölüm?







Altı yaşındayken Gerçek Öyküler adlı balta girmemiş ormanlardan söz eden bir kitapta korkunç bir resim görmüştüm. Boa yılanının bir hayvanı nasıl yuttuğunu gösteriyordu. Resmi yukarıya çizdim. Kitapta şunlar yazılıydı: "Boa yılanı avını bütün halinde çiğnemeden yutar. Ondan sonra hiçbir yere kımıldayamaz ve altı ay süren sindirimi boyunca uyur." Balta girmemiş ormanlar üzerine uzun uzun düşündüm bunları okuyunca. Sonra da biraz çaba ve renkli kalemle ilk resmimi yaptım. İşte l numaralı resmim aynen şöyleydi:

Sanat yapıtımı büyüklere gösterdim. Korkup korkmadıklarını sordum. "Korkmak mı?" dediler. "Şapkadan mı?" İyi ama, şapka resmi yapmamıştım ki ben. Fili yutmuş olan bir boa yılanı resmi yapmıştım. Ama büyükler anlamadığı için onlara bir resim daha yaptım. Büyükler açık seçik görüp anlasınlar diye fili yutmuş olan yılanın içini çizdim. Şu büyüklere her şeyi tek tek açıklamak gerekir hep. 2 numaralı resmim de şöyle oldu:


Büyükler bu kez de boa yılanının içinin ya da dışının resimleriyle uğraşmayı bırakıp, kendimi coğrafya, tarih, aritmetik ve dilbilgisine vermemi öğütlediler. İşte daha altı yaşındayken belki de çok büyük bir ressam olma fırsatını böylece kaçırmış oldum, l ve 2 numaralı resimlerimin başarısızlığı hevesimi kırmıştı doğrusu. Büyükler hiçbir şeyi kendiliklerinden anlamıyorlar. Onlara hep bir şeyleri açıklamak zorunda olmak ne kadar da sıkıcı bir şey çocuklar için...

Ben de başka bir meslek seçtim kendime: pilot oldum. Dünyanın her yerinde biraz uçtum. Coğrafyanın çok işime yaradığı bir gerçek. Bir bakışta Çin'de miyim, yoksa Arizona'da mıyım anlarım. Geceleyin yönümü şaşırınca çok yararlı olur bu bilgiler. Hayatım boyunca birçok önemli kimseyle ilişkilerim oldu. Büyüklerin arasında da çok bulundum. Onları çok yakından tanıma fırsatı geçti elime. Ama doğrusu onlar hakkındaki ilk yargımda bir değişme olmadı. Zaman zaman aralarında birazcık daha zeki görünenler olmadı değil. Öyle zamanlarda hemen hep yanımda taşımakta olduğum l numaralı resmimi çıkarıp denememi yapıyordum: bakalım kavrayışı yerinde mi diye. Ama ne çare, o da sözleşmiş gibi ötekilerle aynı yanıtı veriyordu: "Şapka." Eh. bunun üzerine ben de ona boa yılanından, balta girmemiş ormanlardan, ya da yıldızlardan filan söz etmiyordum artık. Anlayacağı düzeye iniveriyordum; briçten, golften. politikadan, kravattan filan söz açıyordum. Büyükteki keyfi görün siz artık; aklı başında biriyle karşılaştı ya sonunda.


Tamamını mutlaka okumanızı tavsiye ederim..

Çok sevdiğiniz bir şiirin bir parçası?

Çok kısa zaten, tamamını yazayım ben..

Üç Kuş Kadar


Anne dudaklarını çiçekleyen kim

Beni usulca öperken

Nasıl sen beni öperken

Yüreğim üç kuş kadar

Bilsen

Ellerim neden ufacık anne

Göklere kaldıramıyorum

Seni kucaklayıp

Burhan Eren


12 yorum:

Rana Eslem GULMEZ dedi ki...

TESEKKURLER KUAYBE EN KISA ZAMANDA CEVAPLAYACAGIM INSALLAH SEVGIYLE KAL...

AsYa dedi ki...

patates salatası hmmm
bugün yapıcam :) ya benim canım çekiyo böyle birileri bişi tarif edince..bu heralde aşermek :)
Bu arada Istanbul trafiği konusunda eşine hak veriyorum yani..bende olsam kaçabilsem kaçardım..
diğer tariflerini de bi ara denerim ..Bu arada bende hiç ölçü kullanmam hep göz kararı yaparım yemekleri pastları:) o yüzden hiçbiri diğerine benzemez :))))

Kuaybe dedi ki...

Eminecim, bekliyorum canım..

Asyacım afiyet olsun.. ya kaçmayın İstanbuldan yaa :((

Anne ve Bebisi dedi ki...

Sobeni gördüm:) Don't worry:)

Kuaybe dedi ki...

Esracım ben de yazını gördüm az önce.. sen de don't worry :))

Ka_Ka dedi ki...

like this

:)

www.spring-gold.blogspot.com

iremmm dedi ki...

ben geldiiimmm...
aman da canim kusum beni sobelemisss :) rejim istanbulda dagitti kendini kuaybe sormaa :) ama cok yuruyus yaptım yaa,içim rahatti ;)

benim de aklimda sobe fikri var ama once bunları halledicem..bu arada sobe isi yemek tarifi icin mi,diger altda yazanlari da cevapliycakmiyim :S

Rana Eslem GULMEZ dedi ki...

birkacgundur yazmayinca merak ettim insallah iyisiniz?sevgiler...

Kuaybe dedi ki...

Kanoff, thanks for your comment :))

İremcim hoşgeldin canım.. evet sobeledim seni :)) sadece tariflerle kurtulmak yok, soruları da cevaplıyoruz..

Eminecim iyiyiz merak etme.. bir yandan yazıyorum yeni postu :))

Kuaybe dedi ki...

Eminecim bu arada ben ulaşamıyorum senin bloga :((

mucizenin annesi dedi ki...

merak ettim işte napıyım ???
iyimi bakiimm benim boncuk gözlü paşam ??

Kuaybe dedi ki...

Tubacım ben yeni postu yazarken sen yorum bırakmışsın.. iyiyz ama açız biraz :))