21 Ağustos 2008 Perşembe

Dün gece oturdum, bilgisayara aktardığım İzmir fotoğraflarımızı düzenlemeye ve bloggera yüklemeye çalıştım.. Sonra baktım ki altından kalkamayacağım kadar çoklar, aşağıdaki yardım çağrısını yapıp kaçtım :))

Şimdi komşumun küçük tatlış kızı Yusufcukla oynamaya geldi ve ben yine fotoğraflarla boğuşmaya başladım!! Karar verdim, bir daha bu kadar çok fotoğraf çekmeyeceğim.. Seçmek de zor elemek de..

Hepsini yine yüklemeyemeyeceğim için bölüm bölüm anlatacağım sanırım aklımda kalanları.. Urla'ya gittiğimiz günden başlayabilirim aslında ama önce genel bir girizgah yapalım :))


Bildiğiniz üzere ben artık uçak korkusunu yenmiş, "Lost"un üstüne bile uçağa binebilen bir insanım :P İzmir'e de uçakla gittik Yusufcukla.. Ama bir gece önce, saat ikide acilden eve gelmiş, Yusufcuğun kanını aldırmış, karnının filmini çektirmiş ve sabaha da başka çare kalmadığı için lavman yapmak zorunda kalmış bir şekilde.. Beş günlük ishalin ardından üç gün de kabız olmuştu çünkü Yusufcuk.. ( Anlaşılan mükemmel ötesi bir ishal diyeti uygulamışım çocuğa :P ) Yola çıkmadan bir önceki gün, ikindiden geceye kadar ağlayınca ve karnı da davul gibi şişince, daha eşyaları bile hazırlyamadan yine acil yolu göründü bize.. Doktor karnına bakarak birşey yutmuş olabileceğinden korktu ama Allahtan ki değilmiş.. Filmi temiz çıktı.. Sabahki lavmandan sonra üç kere de bezini iyice doldurup banyo yaptıktan sonra koşa koşa uçağa yetiştik.. Kalkış iyiydi de zaten uykusuz halimin üstüne bir de inişte yayık ayranı gibi çalkalanınca perişan oldum.. Demek ki bu iniş ve kalkışların kalitesi pilota göre değişebiliyormuş.. Zamanla öğreniyoruz işte :P

Eniştemler beni karşıladı ve hemen dedemlere doğru yola çıktık.. Yetmişbeşlik delikanlımı görmek için can atıyordum çünkü.. Kapıda beni herzamanki çocuk ruhuyla, verdiği kilolara rağmen toparlanmış görüntüsüyle karşıladı dedem.. Maşaallah, umduğumdan çok çok iyi gördüm onu.. Göğsünü boydan boya geçen uzun dikiş izini görünce içim sızlasa da onu yeniden bize bağışladığı için Allah'a şükrettim..

Annaneciğim o yaşına rağmen bizi en güzel şekilde ağırlamak için elinden geleni yaptı.. Canlarım benim, ikisinin de hakkını ödeyemem.. Üst katta oturan teyzemin bir Yusufcuk delisi oğlu, bir de "Çocuk Gelişimi" bölümünde okuyan kızı olunca, benim tatil tam tatil oldu..

Köyü de çok seviyorum, orada da çok güzel vakit geçiriyorum ama anladım ki insanın kendi akrabalarının yanına gitmesi, çocukluğunun geçtiği yerlerde olması bambaşka..
İyi ki gitmişim İzmir'e..


Gerçi oradayken pek öyle diyemedim.. İzmir sıcak, sıcaaaakkkk, çoooook sıcaktı.. İnsanı uyutmayacak, nefes alsa bile nemden dolayı alamıyormuş hissi verecek kadar sıcak!!

Gittiğimizin ertesi günü, Yusufcuk başta kafası olmak üzere isilik döktü.. Yavruşun saçlarını uzun seven, "Erkek çocuğunu uzun saç sıkar, hem kız gibi oluyor, kestir şunları.." diyenlere panter gibi atlayan ben, o gün koştura koştura berbere gittim ve dört numaraya vurdurdum bebişin kafasını :)) Çocuk bunaldıkça saçlarını çekmeye başlamıştı çünkü.. Allahtan önleri biraz uzun bıraktırdık da suyla şöyle yukarı yukarı dikince "kirpi model" oluyor :))

Saçları kesilince artık tam anlamıyla çocuk oldu Yusufcuk gözümde.. Topuz kafası ortaya çıktı iyice.. Alt taraf ince uzun, kafa yuvarlak olunca haliyle lolipopa benzedi :)) Topuzunu da çok seviyor.. "Nerde annecim topuzun?" deyince eliyle kafasının arkasını tutup "topuuuş" diyor :))



Neyse..
Yusufcuk isilik dökünce ve biz sıcaktan çok bunalınca dedişim attı bizi minik "bis"ine,
aşağıdaki harika yoldan geçip Urla'ya gittik..

Görünen yer aslında bir adaymış ve üzerinde bir kemik hastanesi varmış..
Daha sonra aradaki kısmı doldurup yol yapmışlar..
Fotoğrafta o kadar güzel görünmüyor sanırım ama manzara harikaydı..
Denizin içinden geçmek harikaydı..
Sonrasında yüzmek için bulduğumuz tenha yer de harikaydı..



Yusufcuk oldukça tedirgin yaklaştı denize..
Biz onun için gitmiştik aslında ama o bundan pek memnun olmadı :(
Genelde kenarda taşlarla ya da sopalarla oynamayı tercih etti..



Baştürk kreasyon, 2008 yaz dönemi, Urla çekimleri :P




Yüzmeyen sadece Yusufcuk değildi, ben de yüzmedim..
Daha doğrusu yüzemedim.. Su korkusu yine ağır bastı çünkü..
Şimdiye kadar hem Ozan hem de bir arkadaşım yüzme öğretmeye çalıştılar bana ama nafile..
Su, bana göre değil..
Ağzıma burnuma dolunca, eğlenmekten çok eziyet çekiyorum resmen..
Sahilde gezip ayaklarımı sokmak daha eğlenceli :))



Genelde kenarda gezinse de..


Birkaç kez suya sokmayı başardık Yusufu..
Teyzemin oğlu yüzdürdü biraz ama sonuç hüsran oldu..
Ağlaya ağlaya bizi pişman etti Yusufcuk..
Biz de çıkardık sudan hemen..



Böylece deniz maceramız erkenden sona ermiş oldu.. Dedem de biraz yüzdükten sonra karpuzumuzu yiyip eve döndük.. Seneye şansımızı bir kere daha deneyeceğiz inşaallah :))


........................



Bugünlük bu kadar.. Serimiz, "Yusufcuk Kemeraltı'nda, Yusufcuk Saat Kulesi'nde, Yusufcuk Eve Dönüyor" gibi bölümlerle devam edecek.. Bizden ayrılmayınız :P

4 yorum:

firdevs dedi ki...

:)) gecen yil kermeraltini 9 aylik hamile olan ablamla alt ust etmistik :))) kemeralti deyince gozlerim yasardi :p

bizim bu sefer bindigimiz ucak aktarmaliydi ! once budapesteye ordan da istanbul'a indik :p benim dusunceme gore turkiye'ye yuruyerek gitseydik daha az yorulurduk :)) ve daha az masrafli olurdu :p giderken ucak dustu dusecek diye diye gittik :p pilot ! kardes bizi oyle bir saladiki :)) neyse sag saglim gidip geldik :)

sefkileerrr :))

YAVRU KUŞUN ANNESİ ANNEKUŞ(*YASEMİN*) dedi ki...

O ağacın altını şimdi anıyor musun?
Bilmeeeeem bilmem.
.......diye bir şarkı var idi.
Ne yalnız, ne mahsun bir ağaççık o.
..........
Neyse mahsun ağacı boşverip esas oğlana dönelim; suya girmemiş sanırım Yusufçuk,muhtemelen seneye niyetleniyordur annesi.
Tabi insanın kendi memleketi gibisi yok. Bülbülün altın kafesi misali.......

Kremali'nin annesi dedi ki...

Yav bu benim nazli yigenim bir tatili de hastalanmadan gecirsin noolur! Icim parcalandi ikindiden geceye kadar agladigini okuyunca:(

Ah Kuaybe, benim bile atlayasim geldi resimleri gorunce, nasil yuzmedin o guzelim sularda! Ustelik de tenha bir sahil bulmusken, hic affetmez, butun gunu suda gecirirdim inan:) Hal boyleyken, suya girmedi, girdiginde de cok agladi diye Yusufcuga hic mana bulma annesi.

Yusufcuk tatilde serisinin diger hikayelerini sabirsizlikla bekliyor, kahramanimizi topuusundan muhabbetle opuyorum:)

Sevgiler,
Ayse Sule

RUMEYSA dedi ki...

yusufun su maceralarını okuyunca kardeşimide suya sokamadığımız aklıma geldii hiç suyu sevmiyoo banyoyu bilee...

yine yusuf girmiş bir iki kezz :)