1 Eylül 2008 Pazartesi

Bir Ramazan yazısı yazmak için oturdum aslında bilgisayarımın başına ama baktım ki yazacaklarım -daha doğrusu içimden geçenler- geçen senekiyle aynı, en iyisi o yazıyı buraya kopyalayayım dedim.. Hem bu sayfayı daha sonradan oluşturduğum için o yazı arşivde yok, bulunursa iyi olur :))


13 Eylül 2007


" Ne az önce geçen ve "Üç taynesi onn yeğğtele.." diye bağırmak suretiyle bücür cadımı uyandıran pijamacı ne de 3. kattaki Emine teyzenin aşağı döktüğü bir kova suyla nokta nokta lekelenen camlarım.. Hiçbirşey moralimi bozamaz bugün..

Ramazan'a kavuştuk çok şükür..

Sabahtan beri çocukluk oruçlarım var zihnimde.. O günlerdeki gibi kıpır kıpır içim..

Herkesin vardır bir ilk oruç hikayesi.. Çoğu benzer belki birbirine ama hepsi çok özeldir ilk oruçların.. Kimi parayla satın alınır ( Ama babam bizim oruçları hiç satın almadı, baktı ki üç bücür var, alsa pahalıya patlayacak kendisine, başka bir taktik kullandı ), kimi "dikişli" olur, kimi tastamam.. Ama hiç çıkmaz insanın içinden o ilk orucun tadı..

İlkokula yeni başlamıştım sanırım ilk orucumu tuttuğumda.. Annemleri, yalvara yakara beni de sahura kaldırmaları için ikna etmiştim.. Kardeşlerime hava atmayı da ihmal etmemiştim tabii " Ben artık büyüdüm, sahura kalkıp oruç tutacağım.." diye.. Canım annem, bizim evde bir sahur klasiği olan yumurtalı ekmek yapmıştı galiba.. Yedim, yedimmmm.. Midem su dolu balona dönene kadar da su içtim, annem "İyi iç bak, susarsın.." dedikçe..

Sabah kalktığımda kardeşlerim kahvaltı yaparken ben sabırla öğle ezanını bekliyordum.. Çünkü annemin anlattığına göre çocukların orucu "dikişli" olurdu ve öğle ezanı iftar edilirdi.. Bu iftar aynı zamanda sahur da olurdu ve akşam ezanına kadar orucun kalan kısmı tutulurdu :))

Öğle vakti iftarımı yedim bir güzel :)) Yine göbişim şişene kadar su içtim ve akşama kadar sokaklarda koşup oynadım.. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadım bile ama akşam iftar sofrasına oturduğumda o kadar büyümüş, o kadar güçlü hissediyordum ki kendimi, hep oruç tutmak istedim.. Bu sefer babam girdi devreye.. Çocukların bir Ramazan'ın başında, bir ortasında, bir de sonunda oruç tuttuklarını, anne-babaların bu 3'ün yanına bir "0" koyduklarını ve böylece 30 gün oruç tutmuş olduklarını anlattı :)) Ben de razı oldum tabii, n'apalım kurallar öyleydi :))

Sonraki senelerde kardeşlerim de eklendi iftar ve sahur sofralarına.. Artık dikişsiz olmaya başladı benim oruçlarım.. Babamın her sahur sonrası mutlaka okuduğu ve bizim o zamanlar yarı uykulu gözlerle dinlediğimiz "üç hadis" ışıttı sabahlarımızı.. Hep canımız ne çektiyse onunla süsledi iftar sofralarımızı annem..

Şimdi bunları hatırladıkça gözlerim doluyor ve ben de oğlumun ilk orucunun hayalini kuruyorum.. Onunla yapacağım sahurları iple çekiyorum.. O da benim gibi, sırf Allah istedi diye aç kalmanın ve sonra iftarda içilen bir bardak suyla ferahlamanın tadını yaşasın istiyorum.. Dikişli oruçlarının ardından bizimle iftar sofrasına oturup ellerini Yaradan'a açtığında, onun küçücük avuçlarına sağanak sağanak yağacak rahmetten biz de nasipdar olalım istiyorum..

Bugün Ramazan..
"İlk oruç" kuşları uçuyor miniklerin..

Bugün Ramazan..
Ruhları, açlıkla arınıyor büyüklerin..

Mübarek olsun.. "




İçim yine o günkü gibi kıpır kıpır.. Bu yıl -inşaallah- oruç da tutacağım için daha da heyecanlıyım.. Gündüz emzirmelerini tamamen kestik artık.. Sadece gece uyuturken ve sabaha kadar kalktıkça dört-beş kere emziriyorum.. Ramazan'da sahurdan sonra da emzirmeyeceğim için kolayca oruç tutabileceğimi düşünüyorum.. İnşaallah zorlanmam..

Herkese hayırlı Ramazanlar..


.................................



Dün sezonun son pikniği diyerek gittiğimiz piknik, yeni bir dönemin başlangıcı olacak gibi.. Ozan ve Hakan abi, bir dağda iftar ve bir de gece çadırda konaklama planı yaptılar bile ayaküstü!! Banuyla bana da "Bizi eve bırakın da siz ne isterseniz onu yapın.." demekten başka çare kalmadı :P

Bazı kişilerin canı çektiği için (:P) bu sefer güveç fotoğrafı falan yok size.. Sadece birkaç güzel kare var.. Oysa ben uyarı yazısı da yazmıştım di mi ama.. Hem bilerek bakın, hem sonra "Canım çekti, çok fenasın.." deyin.. Olmaz ki ama cicim :P


İlk konuştuğumuzda, okuldaki işi bitmediği için gelemeyeceklerini söyleyen ama güveç lafını duyunca tüm işlerini jet hızıyla halleden Banucum ve eşi Hakan abi

O gün elinden biberonunu düşürmeyen Yusufcuk..
Yürüyüşe bile biberonuyla katıldı kendisi :P
Yeni bir "bağımlılık dönemi" mi başlıyor ne?



Akşamüstü, kırda muhabbet keyfi..



Yemek sonrası, odun ateşinde çay hazırlıkları..




Sanatsal bir çalışma :P



Pikniğe gitmekte geciktiğimiz için mecburen karanlığa kaldık ama bu mecburiyet ateş başında güzel bir çay keyfi ve muhabbete dönüşünce hiçbirimiz şikayetçi olmadık.. Tadı damağımızda kaldı bu pikniğin..

Havalar güzel olursa, Ramazan'dan sonra bir daha deneyebiliriz.. Tabii Ozanların dağda iftar planı bir şakadan ibaret değilse.. Yoksa eminim bu haftasonu yine orada olacağız :))


Tekrar herkese hayırlı Ramazanlar..
Dua ederken bizi de hatırlayın olur mu..


4 yorum:

Uzak dedi ki...

Merhaba,

Ramazan yazınız çok güzel olmuş. Okurken bende kendi ilk ramazanlarımı hatırladım. Yanılmıyorsam ilkolkul bir yada iki ye giderken ilk orucuma niyetlenmiştim. Bana, birazda zorla öğle yemeyi yedimişlerdi.:)
Sonra ilkokul 3 yada 4 de tam oruç tutmaya başlamıştım. Ve beşinci sınıfta tam ramazan tutmuştum galiba. Ondan sonrada Allah'a çok şükür zorunlu durumlar haricinde hep tuttum. Ama çocukken oruca verdiğiniz önemin, yetişkinken verdiğiniz önemle doğrudan alakası var bana göre. Çünkü birçok şey taa o zaman inşaâ edilmiş oluyor zaten.

Hayırlı Ramazanlar.

Kremali'nin annesi dedi ki...

Kuaybecim, ne guzel yazmissin. Eline yuregine saglik. Ozellikle de Yusufcugun ilk orucunu ve onun minik avuclarina saganak saganak dolacak rahmeti hayal ettigin satirlarda burnumun diregi sizladi, gozlerim doldu.

Nedense- acaba yasla alakasi olabilir mi:)- hatirlamiyorum ben ilk orucumu. Ama Ramazanin ilk gunu, iftarimizi, elimizde bir bardak suyla ve hosgeldin ya Ramazan diyerek kapida actigimizi cok iyi animsiyorum. Bir de, gerci artik o zamanlar ben de kardeslerim de kazik kadar olmustuk ama, ailecek seyrettigimiz sahur programlarini, evliya filmleri hatirliyorum. Nasil da aglasir, duygulanirdik o filmleri izlerken. Rahmetli babam, sahurda illa ki pilav ister, olmadi mi da cocuk gibi surat asardi anneme beni ac biraktin diye:) Cok sukur biz fazla yemek secmez, annemizi bu konuda bunaltmazdik. Ama pastahane pidesinin kizarmis kisimlari icin birbirimizle yarisirdik o ayri:)

Ramazan sana ve ailene bereket getirsin, gonlundeki huzuru daha da artirsin insaallah. Sen de bizi unutma dualarinda olmaz mi?

PS: Bu Ozan Bey kardesimiz yurtdisi tayini icin buralara gelse de biz de nasiplensek daglarda odun atesinde pisirilen caylardan, gun batiminda edilen guzel sohbetlerden. Biliyorum yine demeyeceksin nereye gideceginizi ama ben israrla sormaya devam edicem:)

Kuaybe dedi ki...

Merhaba "Uzak", öncelikle hoşgeldiniz bloguma..

Size de hayırlı Ramazanlar.. Ve tespitinizin çok doğru olduğunu düşünüyorum.. Kişiliğimizden alışkanlıklarımıza kadar birçok şeyin temeli aslında bzi çoook küçükken atılıyor ve sonra biz sadece bazı şeyleri pekiştirmeye ya da bazılarını törpülemeye çalışıyoruz yıllar geçtikçe..

Oruç şuuru da bunlardan birisi.. Bu yüzden yavruma şimdiden Ramazan'ı anlatma, iftar coşkusunu yaşatma gayretindeyim.. İnşaallah Rabbim muvaffak eder..


**********


Ayşe Şulecim, öncelikle duana "Amin".. Ramazan hepimize huzur ve bereket getirsin inşaallah.. Samimiyet ve ihlasla doldursun yüreklerimizi..

Babanı okuyunca dedem geldi gözümün önüne.. O da pilavsız ve yanına hoşafsız sahur yemez.. Hala yemez!!

Evliya filmlerini hiç anlatma.. Kça mendil tükettim ben o filmleri izlerken.. Ama şimdi niye aynı tadı alamıyorum, bilmiyorum.. O zaman "bakış"ım farklıymış demek ki.. Zamanla yitirdim belki de o saffiyeti..

Nereye gideceğimizi demeyeyim ama nereye gitmeyeceğimizi diyeyim ben sana.. Kanada'ya gelmiyoruz..

Bir de gelirmişiz! Nasip..
Ama şimdilik kuvvetle muhtemel olan yer sizin oralar değil.. Zaten olmasın ya, soğuk memlekette yaşayamam gibi geliyor bana :P Şöyle sıcak sıcak olmalı hava, Ankara'ya bile alışamadım hala ben.. Akdeniz çocuuyum :P

Adsız dedi ki...

merhabalar. Sizi yeni tanıyorum ama daha şimdiden son 10-12 yazınızı okudum. Yusufcuk'a kocaman MAŞALLAH çok tatlı çok güzel bir yüzü var bahtıda güzel olur inşallah. Size tüm kalbimle geçmiş olsun diyorum. Yusufcuk'un elindeki biberon benim zuzumun biberonunun aynısı :) Ama neden pembe? :))

Reader ile takip ediyorum sık sık buradayız artık :)