1 Kasım 2009 Pazar


Kış geldi !!
Haftasonunu evde, mütemadiyen yağan yağmuru seyrederek, "Eyvah, karardı yine günler, nerede benim yaramaz güneş ışıklarım?" diye diye geçirdim.. Ozan da sürekli "Ahh, dağa gidemedim.." modundaydı.. Yusufcuk ise hasta hasta, oyuncaklarıyla ve yavrusu minik tavşanla oynadı durdu.. Yakında girerim ben olağan kış depresyonuma.. ( Ben girmeden Ozan'ın vizesi çıksa ve gitsek keşke.. Austin sıcakmış ya, ondan :P Ben kesinlikle yaz insanıyım, bakmayın Kasım günü doğduğuma.. )

Gerçi dün Polatlı'ya gittik ama Yusufla ben neredeyse tüm gün arabada olduğumuzdan pek bi atraksiyon olmadı.. Yukarıdaki fotoğraf, o anlardan hatıra..

Son iki günün en güzel yanı ise, ne zamandır aradığım renk bir eşarbı bulmuş olmamdı.. Aker'in bir serisonu mağazasından aldım.. İki renk kaldı geriye ısrarla aradığım :P Azimliyim, onları da bulacağım gitmeden..

.........................



Domuz gribi salgını sebebiyle Yusufcukla evdeyiz bir haftadır.. Kreş tatildi geçen hafta, sadece bir kere akşamüstü alışverişe gittim.. Bu hafta da verip vermeme konusunda karasızım. Ozan gönderme taraftarı ama ben -evhamlı kişilik- bir türlü karar veremedim..


Evde kendimce tedbirler aldım gribe karşı.. Bol sarmısaklı, limonlu ve karabiberli tavuk çorbaları yapıyorum mesela.. Salatalara mutlaka sirke ekliyorum ve bol bol mevsim sebzesi kullanmaya çalışıyorum.. Her sabah yeşil çay-ıhlamur-nane ve karanfilden oluşan bir çay demliyorum.. Bazen içine çörekotu da atıyorum.. Geçen hafta topladığımız kuşburunlarını da meyve suyu yaptım, içiyoruz hergün.. Fındık ve kuru üzüm takviyesini de es geçmeyelim tabii.. Kaseye doldurup koyuyorum Yusufcuğun yanına, oynarken gidip gelip yiyor farkında olmadan :))




Bu fotoğrafı Cuma günü hastaneye gittiğimizde çektim.. Hem salgından korkup hem niye virüsün en çok bulunabileceği yere, hastaneye mi gittim? Çünkü aile boyu göz muayenemiz vardı ve randevu o güneydi.. Amerika'ya gitmeden göz ve diş tedavilerimizi mutlaka tamamlamamız lazım.. Orada hem çok pahalıymış ( bir diş çekimi 2000 dolar civarıymış örneğin ) hem de bazı bölgelerde sistem çok kötü işliyormuş, aletler resmen ilkelmiş!!

İyi de oldu gittiğimiz.. Babamız ve ben gözlüklerimizi yazdırdık, Yusufcukta da şimdilik bir tedavi süreci gerektirmese de gizli şaşılık olduğu kesinleşti.. Aynı babası gibi, normalde değil ama çok yorulduğunda istemsiz olarak kayıyor sol gözü.. Ama sevindirici olan, bunun görmesini engellememesi.. İnşaallah ilerde de problem olmaz..

Yusufcuk maskeyi taktığına çok mutlu oldu.. Gripten falan anladığı yok tabii yavruşun, "Doktoy oldum beeennnnn.." diye bağıra bağıra gezdi hastanede :))


.....................





Evi yavaş yavaş toplamaya başladık.. İlk olarak çekmece ıvır-zıvırlarından ve evin her köşe bucağına dağılmış onlarca oyuncaktan başladım.. Doğru mu yaptım bilmiyorum o oyuncakları kolilemekle... Aklına geldikçe birşeyler isteyip duruyor Yusufcuk.. En son dün "Homuyumu vey bana, Homuy neyde?" diye taktı kafaya gece vakti.. Bir Homer oyuncağı var, onu istiyor :))



...........................



Yukarıda, "Dün Polatlı'ya gittik ama atraksiyon yok.." yazmıştım ya ben.. Şimdi aklıma geldi dün akşamın atraksiyonu.. Ankara'ya dönüşte, gece karanlığında, yağan yağmura aldırmadan arabayı bana kullandırdı Ozan.. Ayy, acemilik, yağmur, kısalar-uzunlar, silecekler ve bir de yanımdan yönümden geçen arabalarla o bir saat resmen işkenceydi !! ( Yol boş olmalı ben kullanırken, başka arabaya tahammülüm yok, geriyor beni :P ) Ama Yusufcuğun gayet çaresiz bir ses tonuyla sarfettiği şu cümle macerayı özetlemeye yetti: "Babaaa, annem sana veysin aytık ayabayıı yaa.." Şehir merkezine yakın bir yerde direksiyonu hemen devrettim tabii..

Bir an önce şu araba kullanma işini halletmem lazım.. Amerika'da arabasız biryere gidilemediğinden ve oraya yerleşenlerin herşeyden önce bir araba aldığını duyduğumdan beri daha da korkuyorum.. Ozanla ayrı yerlerde çalışacağız ve mecburen kendi başımın çaresine kendim bakacağım orada!!



......................


Günün son fotoğrafı yine kışın geldiğinin bir göstergesi..
Anneanne ürünü, elma ağaçlı bir kazak.. Taa Yusufcuk sünnet olduğunda örmüştü annem.. Giyebilecek kadar ancak büyüdü..

Özellikle yere düşen elmalar çok şirin geliyor bana :))


Bu da ısrarla, elmalarını görmeye çalışan Yusufcuk :))



Herkese iyi haftalar..

3 yorum:

SenaBera dedi ki...

Ben de yaz insanıyım Kuaybeciğim, hava güneşliyken hiçbir şey moralimi bozamazken, soğuk havayı görünce yüzüm otomatik olarak düşüyor..


Geçmiş olsun Yusufcuğa... Araba kullanma işini kısa zamanda halledersin sen, ilk günler biraz stresli oluyor tabii, bu arada Bera da ilk zamanlar benim kullanmamı hiç istemiyordu..:)


Senin adına sevinsem de, kendi adıma içime hüzün çöküyor gideceğinizi düşününce, buradaki valığını bilmek güzeldi... Allah gönlünüze göre versin, herşey gönlünüze göre gelişsin inşAllah canım...

YAVRU KUŞUN ANNESİ ANNEKUŞ(*YASEMİN*) dedi ki...

Çok güzel bir kazak, marifetli annannenin eline sağlık.

rumma dedi ki...

Merhaba..

Bende ah şu karamsar havalar diyenlerdenim( karamsarlığa iten )

Fotoğraf için de önemli ışık , insanın canı makineyi eline almak istemiyor..:(

selam ve dua ile...

iyi yolculuklar diliyorum size..