2 Haziran 2008 Pazartesi

Ceeee.. Biz geldik :))

Teyzelerimiz nasılsınız bakalım? İnşaallah herkes, en az bizim kadar iyidir..

Haftasonu telaşı, babamızın bilgisayarı işyerine götürmesi dolayısıyla internetsiz geçen bir gün ve dün de yatılı bir misafirmizin olması sebebiyle ancak bugün geçebildim blogun başına.. Daha şimdiden unuttum yazmaya niyetlendiklerimin birkısmını ama belki yazarken gelir aklıma..


Pazar akşamından başlayayım önce..
Saat altıda daha önce izlemek istiyorum diye bahsettiğim, 6. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nın ödül töreni başladı ve bitene kadar başından hiç kalkmadan onu izledim üç buçuk saat.. ( Başından kalkmadım derken, olay şu şekilde aslında.. Yusufcuğun peşinde kah masa kenarında kah koltuk altından birbirimize baka baka ama hiçbir bölümünü kaçırmadan..)

Tek kelimeyle harikaydı..
Başından sonuna kadar öyle bir duygu yoğunluğu yaşadım ki anlatamam.. Fildişi Sahilinden Myanmar'a, İsviçre'den Tacikistan'a kadar yüz on ülkede Türkçe öğrenen binlerce öğrenci yarışa yarışa elenmiş ve buralara kadar gelmiş.. Kimi "Siyah Gül" şiirinin okuyor kimi Cem Karaca'dan "Allah yar" şarkısını söylüyor.. Hadi bunlar ezber işi diyelim.. Bir Osmanlı askeri edasıyla davuluna vurup Mehter Marşı söyleyen Endonezyalı çocuklara, kıyafetinden edasına kadar tamamen bizim gibi Kırşehir halkoyunu oynayan tatlı kızlara ne demeli?

Harikaydı yaa.. Gerçekten harikaydı..
Allah emeği geçen herkesten razı olsun..
Bugün bu organizasyonu bile "irtica" ile ilişkilendirenler, altında (olmayan) kötü niyetler arayanlar kendinden utanmalı bence! Evrensel olarak kabul görmüş bu güzelliği hazmedememeleri çok acı!!

Umarım onlar da birgün, Barış Manço gibi, hiç ummadıkları bir ülkenin havaalanında Türkçe konuşarak kendilerini karşılayan ve selamlayan insanlarla karşılaşır ve onun hayranlıkla anlattığı bu olayı, kendilerinden utanarak anlatırlar.. Tabii o kadarcık bile sağduyuları varsa..

Program boyunca hem sunucu Ebru Gediz ve Kemal Gülen hem de ödül alan birçok aydın aynı şeyi söyledi: "Bu şimdiye kadar yaptığımız en şerefli iş..", "Bu şimdiye kadar aldığımız en anlamlı ödül çünkü arkasında "ses bayrağımız" olan Türkçe'yi dünyaya taşıyan ruh var.."

Sırf bu ifadeler bile yeterdi aslında beni ağlatmaya ama tuttum kendimi.. Taa ki sıra, yurtdışındaki Türk kolejlerinde öğretmenlik yapmaya giden ve oralarda vefat eden öğretmenlerin ailelerine verilen vefa ödülüne gelene kadar.. Tanzanya'daki bir öğretmenin ailesine verildi bu seneki ödül.. Yanlış hatırlamıyorsam adını, Erkan Çağıl'dı.. Orada açılacak Türk Üniversitesi için arazi bakmaya giderlerken bir kazada vefat etmiş.. Ve ailesine kendisinin vefatından sonra da oradan ayrılmamalarını vasiyet etmiş! Kendisi de kolejin bahçesine defnedilmiş, isteği üzerine..

Sunucu, eşi Arzu hanıma neden hala orada yaşadıklarını sorduğunda, duyduğum cevap beni hüngür hüngür ağlatmaya yetti işte..

"O orada yatıyor.. Nasıl birakıp geleyim?"

Ve ardından oğlunun da "Babamın yarım bıraktığı üniversite hayalini ben tamamlayacağım.." demesi sadece beni değil tüm salonu ağlattı.. Perişan etti..

Rabbim mekanını cennet eylesin..

..........................


Gelelim bizim küçük sünnet bebesine..

Yusufcum tamamen iyileşti maşaallah.. Minnacık bir yara ucu ve düşmeyen dikiş uçlarından başka hiçbir belirti kalmadı sünnete dair.. Bugünü gösteren Rabbime hamdolsun.. Çünkü bir ara hiç iyileşmeyecekmiş, o sıkıntı hiç bitmeyecekmiş gibi görünmüştü gözüme, çok bunalmıştım!!

Tavsiyemi bir kere daha yinelemek istiyorum.. Bebişini küçükken sünnet ettirmek isteyenler bu işi daha yürümeden halletmeli bence.. Yürüyen çocuğu zaptetmek çok zor oluyor çünkü.. Her an bir iş gelebilir pipişin başına..

Bu Cuma, ufak bir kutlama yapmak istiyorum evde.. Tam iki hafta olmuş olacak sünnet olalı.. Halılar da bugün yarın gelir zaten.. Sünnetimizi bir de ayetlerle, dualarla taçlandıralım inşaallah..

Bebişi de giydirelim şöyle "piyens" gibi, ohhhh :)) Di mi Ayşe Şule teyzesi..

Bu arada, Ozan'a ısmarladığım ( ama her sipariş gibi üstüne bir bardak soğuk su içtiğim :P ) sünnet lokumlarımızı da kendim alacağım artık.. Hem minnoşum çok seviyor hem de gelenlere ikram etmek istiyorum..




.........................



Teyzeler hazır mısınız?
Yusufcuktan "doğdüü" yeme dersleri geliyor..


Şimdi öncelikle..
Hain anne tarafından dibine kadar yenmiş külah bir şekilde ele geçirilir ve
minnoş parmaklar kullanılarak etkili bir sondaj çalışması yapılır..

Parmağa sıvaşan "doğdüü" aynen reklamlardaki gibi,ağır ağır, şapırdata şapırdata ağıza götürülür..




Parmak ağıza sokulup "hüllp" diye vakumlanır, ganimet içeri gönderilir..



En son dudaklar da şööööyle bir yalanır ki, bir molekülü bile boşa gitmesin "doğdüü"müzün :))



.................................


Yusufcukta bu aralar acaip bir huy gelişmeye başladı.. Durup durup oranın buranın kapısını kapatıyor!! Hadi içeri girip yaramazlık yapmak istediği odanınkini kapatıyor, onun sebebi belli de diğerleri neden onu anlamadım :))

Bir de özellikle tekli koltuklar ve sandalyeler başta olmak üzere sürükleyebildiği herşeyin yerini değiştirmesi var ki bunu benden öğrenmiş olması kuvvetle muhtemel :)) Hazır halılar yokken yine değiştirdim evin şeklini!! Ama salon en güzel böyle görünüyor n'apiim?


...........................




Artık "şapkasız çıkmıyoruz abii.."

Normalde başında hiç şapka tutmayan Yusufcuk, babası da ben de şapkayı takınca "Çoook yakıştı.." dediğimiz için evde başında şapkayla geziyor mütemadiyen :)) Her takışta koşup yatakodasındaki boy aynasında kendine bakıp şirin şirin sırıtmayı da ihmal etmiyor tabii..

Bu durum dışarda çok işime yaradı ama..
Durup durup Yusufcuk tarafından geriye fırlatılan şapkayı yakalamak zorunda kalmıyorum yürürken..



.........................



Son olarak, yine bir tarifimiz var teyzeler.. Hazırlayın kağıt kalemleri :))

Haftasonu "Uykum var.." demedim, "Gezip tozayım.." demedim, oturdum sizin için bu harika karamelli muhallebiyi yaptım ve fotoğrafladım :))

( Tamam tamam gerçeği açıklıyorum.. Birbirimizi Facebook'ta bulduğumuz bir üniversite arkadaşım geçenlerde bu tarifi istedi benden.. Okurken bir kere bana geldiklerinde yapmışım ve tadı damağında kalmış.. Leylacım, tarif özellikle senin için.. Ftridevscim, seni de unutmadım merak etme.. )


1. Öncelikle bir litre süt tencereye konur ve içine bir yumurta kırılır. Daha sonra iki yemek kaşığı dolusu un ve iki yemek kaşığı dolusu nişasta ilave edilir.. Tencerenin altı yakılmadan önce bunlar iyice çırpılır.. Pürüzsüz bir hale gelince tencerenin altı yakılır.. (Lütfen bu püf noktasına uyunuz.. Sonra "Vay benimki topaklı oldu, yok benimki pütürcüklü kaldı.." gibi şikayetlerle blog sahibini rahatsız etmeyiniz :P)

Muhallebi kaynamaya başlayınca içine bir buçuk su bardağı şeker ilave edilir.. Şekeri çok sevenler iki, az sevenler de bir bardak kullanabilir tabii.. Şeker eklendikten sonra tekrar kaynamaya başlayan muhallebinin altı kısılır ve beş-on dakika pişirilir.. Tam ocaktan almadan önce içine bir-iki paket vanilya eklenir.. ( Blog sahibi iki paket eklemektedir. )


2. Muhallebi kaynayadursun, yan ocağa, küçük bir tava içine dört-beş yemek kaşığı şeker konur ve altı yakılır.. Su vs. eklenmez, karıştırılmaz.. Şeker kendi kendine eriyecek ve karamelize olacaktır..


3. Eriyen şekerin görüntüsü 3 numaralı fotoğraftaki gibi olunca lütfen altını kapatın.. Tamamen kararırsa yanmış demektir!! Çok acı olur ve kullanamazsınız..


4. Karamel hazır olmak üzereyken acilen muhallebileri kaselere boşaltmak gereklidir.. Yoksa karamel donar, taş gibi olur, yine kullanamazsınız :P




1. Karamel bir kaşık yardımıyla kaselerdeki muhallebilerin üzerine paylaştırılır.. Biraz bekletidikten sonra (ilk sıcaklığı geçene kadar) muhallebiler buzdolabına konur ve en az dört beş saat bekletilir.. Çünkü karamelin tekrar sıvılaşması, muhallebinin içine ve etrafına yayılması gerekir..

2. Desen konusunda istenen özgünlükte çalışmalar yapılabilir :P
( Tamam tamam, bu fotoğrafı sadece dörtlüyü tamamlayabilmek için koydum!! )

3. Yeterince bekleyen ve artık oradan sıkılmaya başlayan muhallebiler buzdolabından çıkarılır ve kase, bir tabağa ters çevrilir..

4. Sonuçta ortaya karameli kenarlarından süzülen, minnoş bebelerin bile yemek için sabırsızlıkla beklediği harika bir tatlı çıkaaaarrrr :)))

( Çok önemli not: Lütfen bu tatlıyı yaparken, eşinizin diğer yöndeki tüm baskı ve demogojilerini bir yana bırakıp pastörize süt kullanın.. Ben Ozan'ın bir önceki gün, buradaki bir köyden aldığı inek sütüyle yaptım ve kokusundan dolayı ilk lokmadan sonrasını yiyemedim!! Yiyen Yusufcuk ve Ozan'ın başına da bağırsak kökenli bazı işler geldi :P Ozan bir daha senin sözünü dinleyen ne olsun :P )

Hadi bana müsade..
Tatlı meleğimin yanına, uyumaya gidiyorum :)

6 yorum:

sühendan dedi ki...

Yakın olsan da gelsek yesek.Şimdi kalkıp yapmaya üşendim ama canım çok istedi:(Çok güzel gözüküyor.Belki bir ara çocuklar uyursa deneyebilirim.

ŞimalŞimal dedi ki...

benim de canım çookk istedi. şişecek bi yerlerim :) yapayım bende. ama haftasonu :) şiş şiş gezerim artık ortalıklarda hehe :)

Selam ve DUA ile...
Aysun

firdevs dedi ki...

:)) kastettigin firdevs benim sanirsam :p ve bu tatli muhtesem gorunuyor :)) el mecbur bunu da deniycez :p ins. benim minikler de yerler :))

sanki kalbinin sicakligi kasede ki tatlilara yansimis :) yusufun iyilesmesine de cok sevindim ;)

Kremali'nin annesi dedi ki...

Hih, bi kerem karamelli muhallebi benim blogumun temasina daha cok yakisir. Burnuma esinlenme kokulari geliyor mis gibi:)

Ha bir de, ne o oyle durduk yerde dondurmalar, muhallebiler felan? Mahallenizin pastahanesinde cikolata kremali pasta kalmamis galiba. Hahahaa:))

Anne ve Bebisi dedi ki...

Kuaybecim, ben 18 yasima kadar imegi olan tanidiktan, yan komsudan:P alinan sutu ictim. Mayis-Haziran aylari o sutun tadi nasil olur bilirim:))) Dogurup emzirme zamanlari sanirim, insanoglu icmesin, yavrulara yetsin diye bu zamana has bir kokusu ve tadi var galiba:)) Onun disindaki zamanlarda normaldir, aklinda olsun:)))

Ben karameli ve karamelli seyleri sevmem ama benim bile yapasim geldi:)) Ne nisastasi koyuyooruz efenim? Misir mi?

Kuaybe dedi ki...

Sühendancım, Enes'i dedeye, Emin'i yengeye havale edip hemen dene bence :)) Çok güzel..


**********


Ya Aysuncum ya.. Bir hamile arkadaşım var, bir de gebelik şekeri var, Tuba var ya "Mucizenin annesi", onun da canı çekmiş.. Yanlış mı yaptım acaba yazmakla.. Ama niyetim kamu hizmetiydi inan ki..

Neyse haftasonuna az kaldı :p


**********


Firdevscim tabii ki sensin.. Tariflerimin sıkı bir takipçici olduğunu biliyorum :))

İnşaalah senin minikler de yer.. Çok faydalı onlar için çünkü böyle tatlılar.. Hem süt içmeyen çocuklar da severek yiyebiliyor böyle tatlıları..


*********


Ayşe Şule aplaaaa.. Sana sesleniyorum.. Ben bu tatlıyı keşfedeli yıllar oluyor :P Daha senin blog mlog yaoktu o zamanlar.. Ne esinlenmesi aceba?

Mahallemizin pastanesinde çikolatalı pasta kalmadığı da doğru.. Çünkü hepsini pen yedim pennn :)))))


*********


Esracım, Ozan da aynı şeyi söylüyor.. Sadece bu aya hasmış galiba o koku.. Bir de yem yeme ve otlama farkı oluyormuş.. Otlayan inekler yediklerinin kokusunu doğal olarak sindiriyormuş süte :P Ben köyde falan çok rahat içiyorum aslında sağılmış inek sütünü ama haftasonu aldığı süt faciaydı gerçekten.. Bütün tebcereyi Ozan yedi!!

Tatlımısa da normal beyaz nişasta koyuyoruz efendim (un), mısır değil.. Şimdiden afiyet olsun.. MK bebişe lop lop et olsun :))