19 Temmuz 2007 Perşembe

Baştan uyarıyorum, bu çoooookkk uzun bir yazı !

- Az önce Ozan aradı, bir arkadaşının hanımı hamileydi, aylardır heyecanla bekliyorduk Salih beyin gelmesini.. Doğuma girmişler az önce.. Allah'ım hayırla, sağlıkla, kolaylıkla doğmasını nasip etsin küçük bebişin.. Akşama minik bebiş görmesi var yaşasın..

- Hepinizin Regaib Kandili'ni ve üç aylara kavuşmasını tebrik ederim.. Bu günler Yüce Allah'ın bizi affetmek için, bize ihsan etmek, lütufta bulunmak için belirlediği çok özel günler.. İnşaallah değerlendirebilir, feyz alabiliriz..

- Yusufcukla ilgili çoook şey birikti yazacak ama o yeni bir yazı olsun artık.. Sadece şu kadarını yazayım, yeni diş bize, biz de ona alıştık.. Yusufcuğun bünyesi de alışmış olmalı ki ishal ve ateş bitti gibi.. Yanlız Yusufcuğun Calpol bağımlısı olmuş olmasından endişeliyim.. Su gibi içti yavrucum benim.. Herşeye sıkı sıkı kapattığı o küçücük ağzını daha Calpol şişesini görür görmez serçe yavrusu gibi açması da ilginç bir ayrıntı.. Karar verdim, yemediği yemeklere Calpol katıp vereceğim bundan sonra :))

- Gelelim köye.. Gerçi Asya ve Tuba artık tatil yazısı okumak istemiyorlarmış ama bizim tatilimiz deniz, kum, güneş içermiyor :)) Gerçi ufak bir göl maceramız var ama o kadar da olsun artık, n'apalım..


Canım annanecim ve küçük siyah kedi bizi uğurladıktan sonra sabah erkenden Ozan'ın köyüne doğru yola çıktık. Ama ne gün? Hani o hafta en sıcak olan, bazı işyerlerinin ve kamu çalışanlarının bile izinli olduğu gün vardı ya, işte o gün.. Otobüs klimalı olduu için ve Yusufcuk da iki kere uyuduğu için rahattık çok şükür ama araç hararet yaptığı için yavaş yavaş gitmek zorunda kaldık.. Tam da köye yaklaşırken çok büyük bir kaza da atlatınca - çok afedersiniz, moron bir kamyonet şoförü koca yolu geçmek isterken yolun tam ortasında durdu ve biz ani frenle savrulduk - köye varınca toprağı öpesim geldi..


Köydeki tatilimiz boyunca Yusuf paşanın keyfine diyecek yoktu.. Daha İzmir otogardan başladı omuzlar üzerindeki tahtırevan keyfi.. Köyde de güneşten etkilenmesin diye hep şemsiyeyle gezdirdik bücürü.. Yani Gökçek Gökçek olalı böyle sosyetik bebiş görmedi..



Tatil boyunca çok güzel beslendik, resmen semirdik. ( Tabii bu çoğul kullanım "-dik" Ozan ve benim için geçerli, Yusufcuk bildiğiniz gibiydi yine ) Ozan'ın yengeleri ve ziyaret ettiğimiz akrabaları sağolsun, bükmelerle, katmerlerle beslediler bizi.. Hepsinin ellerine sağlık..



Eğirdir Gölü'ne gittiğimizden bahsetmiştim daha önce.. O gün en mutlu günüydü belki bebişimin.. Zaten banyo delisi olan Yusufcuk, gölü görünce çıldırdı resmen.. Suya sokana kadar - başta ben cesaret edemedim üşür diye ama hiçbirşey olmadı çok şükür - dakikalarca ağladı. Tabii çıkınca da öyle.. Babasıyla harika bir göl sefası yaptı oğlum..


Yorulunca da ona güzel bir yatak yaptık ve uzun uzun uyudu açık havada.. -Ben bu çocuğu evde de balkonda mı uyutsam ne?- Biz de bunu fırsat bilip Yusufcuğu babaannesine bıraktık ve göl kenarına indik yeniden Ozan'la..

Önce biraz kenardan seyrettim gölü..

Sonra dayanamadım, attım kendimi engin sulara..



Daha sonra uzun bir safari macerası yaşadık Karadağ'da :)) - bu "safari" Ozan'ın deyimi, benim değil - Ozan'ın babasının bir arazi jipi var. Beş kişi ona doluştuk, baktık olmadı, Ozan ve amcamız Onur jipin arkasında sallanarak gitmek suretiyle eşlik ettiler bize..

O gün de çok mutluydu Yusufcummm.. Ozan'la hep diyorduk, köyde şöyle dikensiz, çalı çırpısız biryer bulsak da Yusuf'u bıraksak, kumlarla oynasa.." diye, o gün tam istediğimiz gibi biryer buduk. Yusufcuk bana fırsat vermeden kendi emekleye emekleye daldı zaten kumlara.. Sonra baktı ki dizleri acıyor, oturdu, dakikalarca oynadı taşlarla :))


"Doğa"l aile..

Yusufcuk babaannesi, dedesi ve amcasıyla..

Eve dönerken normal yoldan değil de dağ yolundan, köyleri geze geze, tarlaları dolaşa dolaşa döndük.. Oranın deyimiyle bir "günaşık" tarlası görünce durduk ve hemen birsürü fotoğraf çektik :))


Hani bir laf vardır, -çok afedersiniz- "Homa'nın sığırı" diye.. İşte o lafta bahsi geçen Homa'ya gittik bir sonraki hafta.. Sığırları görmeye değil ama , şelalesini görmeye :)) Tamam Niagara kadar büyük değildi ama yine de güzeldi.. Şelalenin altında güzel bir piknik yaptık, oğlumu suya soktuk yine.. Ama bu sefer fotoğraf çekecek kadar uzun tutamadık maalesef, su buz gibiydi çünkü, üşür diye korktuk..




Oradan dönüşte, yine bizim "dağ sevdalıları"na uyup bu sefer Bozdağ'a gittik.. Efendim bu dağ adından ve aşağıdaki fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere boz gerçekten.. Gördüğüm toplam ağaç sayısı bir elin parmaklarını geçmez.. Allahtan çalılar var da biraz yeşillik katmış ortama..


Eve dönmeden bir gün önce Ozan'ın ebesinin - onlar annaanne ve babaanneye ebe diyor - nefis "hayır aşı"nı yedik.. Keşkek ve hayır aşı benim favorim.. Keşkeği düğünlerde yapıyorlar köyde.. Resmen yaz gelse de keşkek yesem diye bekliyorum her sene.. Ama bu sene gittiğimiz düğün evinde keşkek kalmamıştı, nasip olmadı yemek :((

Hayır aşının tarifini isteyenler mail atabilir ama herşeyden önce odun ateşi gerekiyor..

Aşağıdaki fototğrafa bakıp yardım ettim zannetmeyin.. Benim yardımım sadece yeme esnasında oldu. Ama bir kerecik elimi daldırmasaydım içimde kalırdı :))




Köyde minişim birçok "ilk"i yaşadı tabii.. Mesela kaplumbağalarla ilk tanışma..



İlk bisiklet denemesi..


İlk oyuncak kavgası..

Amcası ilk verdiğinde yüzüne bakmadı bu arabanın ama bu küçük abimiz oynamak isteyince de odanın taa bir ucundan hırslı hırslı emekleyerek gelip elinden almaya uğraştı :)) Sölene söylene hepimizi gülmekten öldürdü.. Kıskanç olacak galiba küçük erkeğim..



Daha koyacak onlarca fotoğraf, yazacak onlarca şey var ama bu kadar yeter sanırım.. Yusufcuk uyanmak üzere.. Son olarak köydeki evin önünde çekildiğimiz bu fotoğrafları koyalım ve yazımızı bitirelim artık :)) Her sene tam burada fotoğraf çekip koyacağım Yusufcuğun albümüne inşaallah.. Hem her sene nasıl büyüdüğünü görecek hem de tatlı tatil anıları olacak oğlumun inşaallah..



( Az önce fotoğrafları eklemek için klasöre baktım da yaklaşık beş bin fotoğrafı olmuş Yusuf'un.. Olayı biraz abartmışım galiba.. )

11 yorum:

Sabahnur dedi ki...

yazdıkların ve siz cok tatlısınız. Allah ayırmasın, sağlıcakla birbirinize bagıslasın insallah:)

ben düşümde köye gideyim yaaa, dönüşte zor olacak ama olsun. insallah ben de böyle cok eğlenirim, esim olamicak yanımızda ama naaapalim:)

feyza dedi ki...

Canım yaa çok tatlısınız bayıldım valla ne güzel tatil geçirmişsiniz maşallah Allah biz tatile çıkamayanlara da sizinki gibi güzel ve neşeli bir tatil nasip eder inşallah:))
Canım senin de kandilin mübarek olsun yazını okuyan tüm arkadaşlarının da kandilini kutlarım

iremmm dedi ki...

muthis bir yazii olmuss :)) cok guldum okurken..ve cok guzel bir ailen var kuaybe'cimmm...Rabbim hic ayirmasin sizi...o paşami da yerim been..kaplumbagaya nasil bakmis oyle :))) bal dudak...


opuldunuz..bu arada ozan nereli?boyle muthis yemeklerin yapildigi yer neresi :)

sumuklubocek dedi ki...

bizim babamiz da Isparta'li ama bize sizin gibi boyle guzel guzel gezmek kismat olmadi, bakalim ne zaman ;)
***
Kuaybecigim, sen bu oglanin fotolarina bir nazarlik koy artik, biz masallah'lari esirgemiyoruz ama internet ortami malum ;)

AYSUN dedi ki...

Çok şeker çook. Bir çırpıda okudum yazıları. Keşkeğe ben de bayılırım. Hamileliğimde ilk aşerdiğim yiyecek keşkek olmuştu:) Annem ev ortamında yapmıştı ama o büyük kazanlarda yapılandan yemesi acayip zevkli... Ahh ahh köye gittiğimizde düğün olsa da biz de yesek:)

cercioglu dedi ki...

Kuaybe Hanım;
Ben sizi uzaktan takip eden bir Minik Melek fanatiğiyim. Sizin Blog'unuzu sizin de arkadaşınız olan Banu'nun tavsiyesiyle okumaya başladım.(Belki tahmin edebilirsiniz, ben onun nişanlısıyım) Maaşallah, küçük Yusuf ve siz çok iyi bir aile modeli oluşturuyorsunuz. Benim de Isparta ve çevresi ile ilgili özlemimi gidermiş oldunuz. Selamlarımla

AsYa dedi ki...

kuaybe,
o kazandaki yemeği kim yicek,bütün köye yeter gibi duruyo...
hem bi kaşık sallamayla ben de yaptım demek olmaz:)

Hem deniz yok dedin göl var,güneş yok dedin vardı,
kum yok dedin taş vardı:))) nassı olcak bu iş:))

Canım iyi etmişsiniz köyünüze toprağınıza gitmişsiniz..Bende Efe'yi her sene götürmek istiyorum i oraların havasını suyunu bilsin diye..Sizinkide resimlerden anladığım kadarıyla çok güzel geçmiş çok sevindim..

en güzel tatilller sizlerin olsun :p yarasın hepinize,ben seneye kadar beklerim..gerçi bayramda götürücem diyorum ama 2 aylık olacak daha bebişim bakalım götürebilecek miyim..bi doğsunda önce:)))

Anonymous dedi ki...

Merhabalar ben polonyadan eda sıtenızı daha oglunuz yenı dogdugunda bulmus okuyordum ve daha sonra kaybettım ıkı uc gundur tesadufen gırdım ve tekrar baslara bakınca hatırladım ve sevındım oglunuz cok tatlı ve buyumus maasallah ve sızde o kadar tatlı annesınız yasınız daha 15 yada 16 gosterıyor oglunuz cok sanslı gencecık annesı var.Oglunuzu ve sızı elınıze alıp mıncık mıncık sevmek lazım yanı okadar tatlı anne ve ogulsunuz.Bızdede babamlar nenelerıne ebe derler. Artık sızıde takıp edeceklerımın arasına aldım bıle

Kuaybe dedi ki...

Sabahnurcum duan için de güzel sözlerin için de çok teşekkür ederim.. Rabbim sizi de ayırmasın inşaallah, huzur versin yuvanıza..

Bence de git sen köye.. Hem senin fındık uslu hem de Yusuf'tan küçük.. Daha az problem çıkarır herhalde.. Çok ağlarsa da yan koltuktaki, ön koltuktaki yardımsever kişilikler girer devreye :))

Keşke babanız da olabilseydi, daha çok eğlenirdiniz..

Feyzacım sağol.. İnşaallah siz daha da güzel tatiller yaparsınız.. Ama ben seni tanımıyorum - tanımak istiyorum - ve ismin de link vermiyor.. Blogun varsa okumak isterdim.. Adresini yazar mısın..

İremcim, sağol canım arkadaşım.. Allah hepimizin yuvalarını korusun, bizi eşlerimizden, yavrularımızdan ayırmasın.. Duana "amin" diyorum kocamannn..

Ozan nereli sorusunu az sonra yeni yazıda cevaplayacağım, haberin olsun..

Canım Sümüklücüm Ozan Ispartalı değil ama biz orada tanıştık, orada okuduk liseyi ve köyleri de oraya yakın olduğu için sık sık gideriz Isparta'ya.. Demek sizin babanız Ispartalı, çok sevindim gerçekten.. Isparta çok özeldir bizim için..

Yusufcuğa nazar değer diye ben de çok korkuyorum ama sayfanın başına "maşaallah" yazdım, okuyanların da maşaallah demelerini rica ediyorum.. Ama fotoğrafsız olmuyor yaa.. Ya blogu tamamen kapatmam lazım ya da herkes maşaallah desin.. Cısss..

Kuaybe dedi ki...

Aysuncum sorma, bayılıyorum keşkeğe.. ben de çok aşermiştim hamileyken.. Hatta köye gittiğimizde kayınvalidem tanıdık tanımadık tüm düğünlere götürmüştü beni, doya doya yemiştim :)) Düşün ev sahibini tanımıyorum ama tabak tabak keşkek yiyorum..

Evde ben de denedim ama dediğin gibi evde olmuyor o tat.. illa odun ateşi lazım, maharetli eller lazım..

Merhaba "Çerçioğlu" bey, hoşgeldiniz sayfamıza.. Demek "hain Banu"nun nişanlısısınız.. Çok sevindim gerçekten, Allah mesut etsin, tamamına erdirsin inşaallah.. Tatildeyken görüştük Banuyla -telefonla- ve o zaman yeni öğrendim ben nişanı.. Küsüm Banu'ya, haberi olsun..

Asyacım biraz "kandırıkcılık" oldu ama idare et artık.. Na'palım ama güneş olmasın diye gece mi gezseydik :))

O kazandaki yemek köy için zaten.. Tüm akraba ve komşulara dağıtılıyor.. Hayır aşı, adı üstünde hayır olarak dağıtılıyor.. Sevinçli bir haber aldıklarında, ölenleri anmak için ya da ne bileyim ben sadaka niyetine falan.. Bazen o kazan yetmiyor bile..

Bence de çok iyi olur sizin de her sene gitmeniz köye.. Bebişken belki birşey anlamaz ama büyüdükçe daha çok sevecekler, çok mutl olacaklar eminim.. Yusufcuğun kumlarla oynarkenki, kaplumbağayı severkenki mutluluğunu bir görseydin..

Dayan az kaldı, seneye en güzel tatiller sizi bekliyor :))

Merhaba Eda, hoşgeldin sayfamıza..
Güzel sözlerin için çok teşekkürler, moral oldu gerçekten.. 26 yaşında 15 zannedilmek iyi birşey herhalde :))

Senin de blogun var mı? Varsa ben de seni okumak isterim..

Bebekhikayesi dedi ki...

Çok tatlısınız ya, Allah mutluluğunuzu hiç bozmasın, sağlık sıhhat versin, hep böyle tatlı tatlı yazılarını görelim.
Yusufcuğu da çok öperim.
Sevgiler