1 Eylül 2007 Cumartesi

Merhaba sevgili okuyucular..
Yeni bir sobeyle daha karşınızdayız :))
Sobemizin konusu "itiraflar"..
( Ya İrem ya niye beni sobeledin, ak kara ne varsa çıkacak şimdi ortaya..)


- İtiraf ediyorm, ben çooook bitlendim (ıyyyyy)..
Gaziantep'te geçti benim çocukluğum.. Okuduğumuz ilkokul bir köy okuluyla "kardeş okul" olmuştu.. Sevgili kardeş okulumuz mutad aralıklarla ziyarete gelirdi bizi, ondan sonra da rutin kaşınmalar başlardı. Şöyle kulak arkasından gerilere doğru.. Parmakla kaşırsın olmaz, kalemle kaşırsın geçmez.. Sınıfta "hart hart" sesleri çoğaldıkça öğretmenlerin cetvelle gerçekleştirdiği (!) bit taramaları başlardı.. Bitlenenler eve gönderilirdi! -ki bu olayın tek güzel yanıydı- Ağlaya ağlaya eve giderdim..

Sevgili bitlerim bakardı ki evde iki bücür daha var - İlk üçümüz birer yaş arayla doğmuşuz, dört numaranın arası açık biraz :)- onları da ziyarete giderlerdi.. Zavallı annem az dönmedi delirmenin eşiğinden.. Elinde, dişlerinin arasına sıkıca beyaz ip dolanmış taraklarla önce saçlarımızı tarar, sonra dizine yatırıp sirke var mı diye bakardı.. (iğğğ) -sirke bitin yumurtası bu arada, hani bilmeyenler olabilir.. O böyle iki tırnağın arasına alınır, çıt diye kırılır :P - Üçümüzü banyoya sokup bit şampuanlarıyla yıkardı saçlarımızı bir güzel.. Bir sonraki bit vak'asına kadar saçlarımız ahenkle dans ederdi..

Ne günlerdi bee.. Hart hartt :))


- İtiraf ediyorum, iki küçük hırsızlık vak'am var!!
İlkokula başlamadan önceki seneydi sanırım.. Ekmek almak için gittiğim bakkalda ön reyona renk renk solucan şekerler dizmişti adam.. ( Aynı solucana benziyorlar gerçekten, şimdi olsa hayatta yemem ) Parayı verdim, adam üstünü verecek -param da var yani, neden yaptım bilmiyorum- arkasını dönünce elimi solucanların arasına daldırdım, iki üç kırmızı solucan geldi.. Sıkı sıkı kapatığım elimi arkama saklayıp diğeriyle parayı aldım ve eve doğru koştum.. Apartmanın girişinde solucanlarımı bir güzel mideye indirip ağzımı sildim, miss gibi şeker kokusu geçsin diye de biraz bekledim.. İki hafiye kardeşim olayı anlayıp anneme ispiyonlayabilirdi çünkü.. O günü kolayca ama içimdeki kocaman suçluluk duygusuyla atlattım..

Başka bir ekmek almaya gidişimde bu sefer kocaman bir paket cipsi kazağımın altına sokmuştum ama adam görmüş.. Bana hiçbirşey söylemedi ve belli etmedi.. - Zavallı bakkal amca, ben onun cipsini çalmışım, o beni rencide etmemek için gizlice babama söylemiş- Olayı öğrenen babam ceza kısmını anneme havale etmiş.. Annem elinde zehir gibi bir biberle geldi.. - Benim bildiğim ağıza acı biber sürme küfredince ya da yalan söyleyince uygulanır ama annem bu taktiği seçmişti :))- Sordu, suçumu itiraf ettim, "Aç ağzını.." dedi.. Koca Antep biberi dilimi, damağımı kavurdu, yutkunamadım bile.. Ağlamadım ama gözümden yaşlar geldi acısından..

Bu olaydan sonra;
1. Acıya bir an önce alışmam gerektiğini anladım.. Yeni cezalara hazırlıklı olmalıydım.. O gün bugündür de acısız yemek yiyemem :))
2. Bir daha hiç solucan, cips vs. çalmadım :)) Demek ki bu ceza şekli işe yarıyor..

( Hırsızlıktan bahsedince aklıma bir de dam, bahçe, balkon demeden dolaşıp komşu teyzelerin tepsilerle güneşe dizdikleri salçalardan tadışımız geldi.. Hala öyle mi bilmiyorum ama benim çocukluğumda Antep'te neredeyse her evde salça yapılır, domatesler, kırmızı biberler tepsilerle güneşe dizilip sürekli karıştırılırdı. Biz de -bazen elimizde bir parça ekmekle bazen de tedariksiz- her salçaya parmak atıp lezzet kontrolü yapardık :)) Bu da hırsızlık sayılır mı yaa? Ben n'apıcam? Çok mu kötüyüm :(( Üğğğğ..)


- İtiraf ediyorum, her iki kaşımda bir, kafamda iki tane olmak üzere toplam dört dikişim, kolumda iki yerden kırığım, dizimde girip çıkan bir şişin izi ve kol, dirsek ve bacaklarımda defalarca düşmenin ve asfaltlarda sıyrılmanın sonucunda oluşmuş muhtelif yara izlerim var :))

İlkokulda lakabım "Erkek Fatma"ydı -yıllarca üzerime yapışıp kalan "kurabiye canavarı"nı saymazsak tabii :))- Sınıfta dövemediğim erkek yoktu, kızları hiç sayma zaten.. Bana yan bakmaya bile cesaret edemezlerdi.. "Bileğimin hakkıyla" kazandığım sınıf başkanlığı seçimleri hiç de az değildir :))

Babamızın da çocukken en az benim kadar haşarı olduğunu göz önüne alırsak Yusufcuğun haline hiç şaşmamam ve ilerisi için şimdiden kaygılanmam lazım aslında!!


- İtiraf ediyorum, hamileyken bir kere canım çok çekmişti ve bir sokak satıcısından haşlanmış mısır alıp yemiştim.. Hala pişmanlığını yaşıyorum..

Şimdi bunda ne var demeyin.. Sizin de anneannenizin komşusu bir haşlanmış mısır satıcısı olsaydı ve o büyük kazanın her haftasonu biriken çamaşırları ve kir içindeki çocukları yıkamak için kullanıldığını bilseydiniz siz de pişman olurdunuz !!


- İtiraf ediyorum, bazı patolojik yanlarım var :))

Örneğin, çamaşır asarken mutlaka her parçayı aynı renk mandallarla asarım.. Bir eteğin bir mandalı sarı diğeri yeşil olamaz yani, illa ikisi de sarı olacak.. Eminim, elime her yeni çamaşır alışta mandal sepetini karıştırıp aynı renk iki mandal aramama komşular çok gülüyordur..

Örneğin, kendi ölümümü hayal ederim, ağlarım bazen.. Daha doğrusu sonrasını.. Beni gömerlerken annemlerin ağlayışını falan!! Gerçi Yusufcuk doğduğundan beri bunu hiç yapmadım, onu arkamda bıraktığımı düşünemedim bile hiç..


- İtiraf ediyorum, her ne kadar "Yatağına alışsın.." falan desem de Yusufcuğun yanımda uyumasından çooook mutlu oluyorum.. Hep onunla uyumak, hep onunla uyanmak istiyorum :))


- İtiraf ediyorum, bazı insanları hiiiç ama hiç sevmiyorum.. Hani ölseler üzülmeyecek kadar..
İçimde bu duyguyu taşıdığım için de kendimi sevmiyorum bazen..


-İtiraf ediyorum, hani şu "Pattağğğğ pattağğğ pattatiiizzzz.." diye bağıran satıcılar var yaa.. O sattıkları kocaman kızartmalık Afyon patateslerini ağızlarına tıkamak istiyorum!! Tam da Yusufcuğu uyuttuğum saatte başlıyorlar bağırmaya yaa.. Sinir oluyorum onlara.. "Hurdacciii" ve "% 20 indirimmm" duyurusu yapan bilmem ne marketin anonscularına da.. Ana habere konu olmayacağımı bilsem hepsini bir araya bağlayıp Yusufcuğu atıcam üstlerine yani uyutun diye :))


- İtiraf ediyorum, bu blogu açtığımdan beri bilgisayar bağımlısı oldum.. Ozan haklı, aslında yapabileceğim birsürü şeyi sırf bu yüzden yapamıyorum.. Bazen blogu kapatıp yine eskisi gibi deftere günlük tutmaya niyetleniyorum ama oğluşumun güzel fotoğraflarına kıyamıyorum.. Böyle görsel görsel daha güzel :))


- İtiraf ediyorum, bazı şeyleri itiraf etmeyeceğim, onlar bana kalsın :))


Şimdi sırada yeni kurbanlarımızı seçmek var :)) Sefkili Neslihan - itiraflarına Stuwart'ın kim olduğunu da eklersen sevinirim :))-, Aysun ve Esra.. İtiraflarınızı bekliyoruzzzzz...

19 yorum:

feyza dedi ki...

Ay sen çok yaşa emi Kuaybe okurken çok güldüm yaa:))
Bit olayını sorma küçükken az çekmedik ablamla ikimiz tabi temizlemekle uğraşan annem bizden daha çok çekti gerçi bit şampuanı değil de gazla yıkanırdı saçlar+annem ince tarakla öyle bastırarak tarardıki banyo yapmak artık ızdırap olurdu bize:))İlkokul da hep oluyor ama Allaha şükür kardeşim erkek öyle bi sorunumuz yok Allah uzak etsin o küçük canavarlardan bizi
Hırsızlılığı sana yakıştıramadım ne ayıp cık cık cık
Erkek Fatma lafına da bayıldım okuldayken ben de erkekleri çok döverdim ama sen benden daha da erkekmişsin:))

tedarikmucize dedi ki...

yusufcugun kime çektiğini anlamış oldum şimdi :)))

en kısa zamanda itiraflarımla sizlerleyim :p

pınar dedi ki...

ben küçükken sokaktan geçen adamdan haşlanmış mısır isteyince annem "pis onlar. o kazanlarda çamaşır yıkıyorlar" derdi hep. beni kandırıyor sanırdım. demek doğruymuş:)
resimlerini görünce erkek fatma diye lakabın olabileceği hiç aklıma gelmemişti:)

sühendan dedi ki...

ilk önce mısır yiyince neden pişmanlık duyduğunu anlamamıştım.yazının devamını okuyunca gerçekten benim de midem bulandı.hiç bilmiyordum mısır kazanlarının o işe yaradığını:)Ben de çok yemişimdir sokak mısırcılarından :( Bloğunu zevkle takip ediyorum.itiraflar yazın da çok hoşuma gitti.Bu arada çocuk psikolojisini de düşünen bakkalınızı çok tebrik etmek istedim.Cips aldığını gördüğü halde seni rencide etmediği için...

EGE dedi ki...

ne güzel anlatmışsınız,sanki sizinle yaşadım o günleri:)bit olayı herkes de bir anı anlaşılan:)
yusufcuğu öpüyorum

afacan minnoşlar dedi ki...

Kuaybe yaktın beni ,mısırı çok severim çokta yemişliğim vardır tühh...

sana ''erkek fatma'' demekte yerden göğe kadar haklılarmış,o çilekeş annenin ellerinden öpmek lazım :)))) öptüm çokkk

Minik Patikler dedi ki...

:) hehehe güzelmiş :) bitli sülo olmalıymış senin lakap :)

Rana Eslem GULMEZ dedi ki...

kuaybecim yazini okurken cok guldum cunku cogu seyi bizde (ikizimle)yasadik))))sevgiler..

mucizenin annesi dedi ki...

seni takıntılı seni :))
özledim valla..

ha bu arada yusufa mavi çok yakışmış..inanırmısın bilmem ama bi nazar boncuğu hiç fena olmazdı o tişörtün üstünde ...

bide saçlarına ne yaptın meleğimin yaa..erkekler bilen uzun saçlı artıkın..

uçan talhanın annesi dedi ki...

biz bitlenince annem kafamıza sinek ilacı sıkar bide poşetle kapardı. kendimi çok kötü hissederdim :(
ah ah çocukluğum geldi gözümün önüne. ben sülalenin tek kızıydım. dolayısıyla hep erkek arkadaşlarım olmuştu. bebekle oynamak da neymiş. asıl oyuncaklarım top ve arabalardı benim :D

evo dedi ki...

merhaba..cok guldum itiraflarini okurken :) biz istanbuldaydik ama oyle cok bitlenmisizdir ki gazla tarardi annem sacimizi :P ya ben bilmiyordum o kazanlarin pis oldugunu oyle cok yedik ki simdiye kadar ben ve cocuklar :S

AYSUN dedi ki...

Kuaybe yapılır mı bu yaaa. Daha geçen hafta yedim ben mısır:P:P

Biz de bitlenmiştik ablamla. Annem siz temiz olduğunuz için size geldi o bitler diye avutmuştu bizi:P:P

Hehe hadi kuaybe o itiraf edemediklerini de itiraf et:P:P

Ben Ona Resmen Asigim dedi ki...

Merhaba sizi ve yusufcuğu sessiz sessiz takip ediyordum ama bitlenme değince bende bişi söylemek istedim.Biz ablamla ilk bitlendiğimizde annem bitleri pirinç böceği sanmıştı.Aaa nasıl geldiki kafanıza bunlar diye şaşırmıştı.Gerçeği öğrenince ağlamaya başlamıştı annem,tabi bizde. Sonralarda alışmıştık bu olaya annem şampuanla yıkar saçlar pırıl pırıl olurdu defalarca yıkanmaktan.

Benimde ilk hırsızlığım annemin okula giden ablama alıp bana almadığı kalemi ondan çalmamdır.Ama çok tatlıydı dayanamadım :P

Anne ve Bebisi dedi ki...

Itiraflar gelior, cok yakinda:)

Asagidaki post icin:
Sapkasini sevsinleer:)

Napiyordun? Napiyordun? Emzigi kaynar suyla mi yikiyordun:P Masallah epey gelisme olmus:) Dogal bagisikliga inan sen:)))

Anonymous dedi ki...

Bana da bir bit hikayesi hatirlattin Kuaybe. Hic insan kizinin bitlendigine sevinir mi? Inanmazsaniz asagidaki hikayeyi okuyun.
Oglum aylarca hastanelerde ve kizim haftalarca akrabalarinda kaldi. Oglum vefat ettigi gun kizim geldi, o gece beraber yattik. Artik icimi kizimi da kaybetme korkusu sarmisti. Sabah kalkti ki kizim saclarini kasimaktan kendini alamiyor. Bakiyorum saclara, kepege benzer birseyler, birden hareket etmeye basladi. Bit desem bit boyle mi olur? Tariflere gore minik minik yuvarlak seyler, saclara yapisir. Bu ise kocaman bir hayvan. O hayvani gormekle ciglik ve cildirmak arasinda kaldim. Olamaz, kizimin kafasi kurtlanmis/ boceklenmis, belki beynine girmis ve olecek! Doktora telefon aciyorum, tarif ediyorum, bittir o eczaneden ilac al gecer diyor. Kapatiyorum bir daha bakiyorum, olamaz bu bit. Bu bir bocek resmen. Tekrar ariyorum. Beni ikna ediyor sanirim. Ilaci aliyorum kullaniyorum. Bir kac gun sonra hic birsey kalmiyor.
ELHAMDULILLAH! Kizim sadece bitlenmis!!

Esra dedi ki...

merhabalar, blogunuzun uzaktan takipcisiyim...benim de 15 aylık bir kızım var blogunuzu okurken cok keyif alıyorum hakkaten.. yeni postunuzu merakla beklıyorum bu yazınızı okurken cok güldürdünüz beni:) Allah da sizi daima güldürsün sevgiler...

Kuaybe dedi ki...

Feyzacım, sen de çok yaşa :))

Evet yaa unutmuşum, bizim de saçlarımızı gazyağıyla yıkardı annem, kandil gibi koka koka gezerdik ortada :))

Yusufcuk bana çekmiş Neslihancım, yuppiii :P

Pınarcım annelerin var bir bildiği..

Erkek Fatmalıktan da ancak ortaokulda falan kurtuldum ben, o zaman buldum gerçek cici kız kimliğimi :P

Merhaba Sühendan hoşgeldin..

Benim de hala midem bulanıyor o haşlanmış mısırları düşününce ama oldu işte.. Bakkal amca konusunda da haklısın, iyi adammış, bir de babama söylemeseydi :))

Sevgili Ege'nin annesi, açıkcası bu yazıyı yazana kadar bit olayının bu kadar yaygın olduğunu bilmiyordum.. İyi ki yazmışım, yanlız olmadığımı anladım :))

Kuaybe dedi ki...

Ayşecim, öpün benim çilekeş annemin ellerini.. Üç canavar büyüdü onun evinde, kreş gibiydi, ayyy..

Bir daha da mısır yemek yok!! Ben evde, düdüklüde haşlıyorum valla.. Tadı onlarınki gibi olmuyor ama olsun.. Bizde o katkı maddeleri(!) yok tabii :))

MP'cim, Sülo olmaz da "bitli kubo" falan olabilirdi kanımca :P

Hem sen de itiraf et bakalım, hiç bitlenmedin mi? Doğruyu söyle doğruyu..

Eminecim siz de bizim gibiymişsiniz, şanslıymış bitler.. İki bücür varmış evde :))

Tubacım artıkın erkekler bilem uzun saçlı biliyorum ama gel de bunu babamıza anlat.. Sen bir de o kesseydi de görseydin.. Tek saç kalmazdı, keolğlan olurdu bücürüm!!

Eminecim senin annenin yöntem de süpermiş.. Sinek ilacı ve torba haa.. Gerçekten kendini kötü hissetmek için birebir :))

Kuaybe dedi ki...

Merhaba Evocum.. Demek sen de dahilsin "bitliler" kervanına.. iyi iyi.. Hepimizin gazyağı kokulu bir anısı olması ne güzel..

Aysuncum bize de aynı şeyi söylerlerdi, bit temiz kafaya gelir derlerdi, biz de öyle avunurduk işte.. "Aslında ben çok temizim ama n'apalım ki bitler temiz kafayı seviyor" :))

Merhaba sevgili BORA'nın annesi, hoşgeldin.. - Çok kıskandım bu arada, ben de oğlumun isminin harfleriyle bir nick yapmalıyım kendime :))-
Bir bitin ne kadar büyük olabileceğini bana sor sen.. Kocaman birşey oluyorlar ya, ıyyy..

İyi ki bu yazıyı yazmışım yaa, bak tek küçük hırsız da ben değilmişim :P

Anne ve bebişciği, bekliyoruz itirafları.. Sende de çok inci olduğunu tahmin ediyorum ben :))

O şapka bizim değildi maalesef :(( Ama çok yakışmış di mi meleğime, aynısı bulalım, yaz Ozan alınacaklar listesine..

Doğal bağışıklığa ciddi ciddi inanıyorum bu arada, çok araştırdım, doğru yoldayım :P

Merhaba "isimsiz" misafirimiz.. Yorumu okuyunca ne yazacağımı şaşırdım aslında.. Herşeyden önce başın sağolsun diyorum.. Cennet kuşu olmuş yavrun, Rabbim sana da bir cennet bileti tayin etmiş inşaallah.. Dayanma gücünü arttırsın yüce Allah..

Belki inanmazsın ama öyle iyi anladım ki hissettiklerini.. Diğer yavrunu da kaybetme korkusu neler getirmiş aklına, canım benim.. Tekrar yazarsan ismini de yaz olur mu, tanımak isterim seni..

Merhaba sevgili Esra, sen de hoşgeldin.. Yorumun için teşekkür ederim..Kçük prensesini de öperim.. Umarım hep güleriz, huzur hep bizimle olur .. Başka ne var ki zaten şu kısacık ömürde..