10 Eylül 2007 Pazartesi

Önce bir soru..Bu ne?

El-cevap:
Yusufcuğun, Özbeklerin naneli ayranına karşı geliştirdiği yeni rakip.. Anahtarlı ayran :))

Bu da zavallı anahtarları kurtarma operasyonu..

Şimdi ikinci soru..

Bu anahtarlar kimin?

El-cevap:

Yusufcuğun tatlış teyzesi, benim şeker arkadaşım İremmm'in :))

Cumartesi nihayet yılın buluşması gerçekleşti ve biz İrem'le tanışabildik :)) Yılın buluşması diyorum çünkü gerçekten de neredeyse bir yıl olacak biz "Hadi tanışalım.." diyeli..

İrem çoook ama çok tatlı bir arkadaş.. Hani olur ya bazı insanlar, bir güler, içindeki enerji taa size ulaşır, işte öyle.. Bütün çakralarımı açıp oturdum yanında, içinin güzelliği, pozitif enerjisi bana da dolsun diye..

Canım arkadaşım gelip evden aldı bizi.. Gerçi kapıda büyük bir hayal kırıklığı yaşadım çünkü İrem karakuzusunu getirmemişti ama sonra üç saat boyunca ikimiz Yusufcuğu ancak oyalamayı başarınca "Böyle de fena olmadı" dedik.. Karakuzuyu sıkıştıramadım, içimde kaldı ama :((

Birlikte şu meşhur Özbek çadırına gittik :)) Dışarıdaki sedirlerden birine oturduk ve başladık doyasıya sohbet etmeye.. Yusufcuk teyzesini çok sevdi.. Ona güldü, iki küçük dişini gösterdi, oynadı, oynadı, oynadı... Hatta yürüyerek kucağına gitmeye çalıştı.. İrem de öptü, öptü sıkıştırdı oğlumu..

Bir süre sonra Yusufcuk sıkılmaya başlayınca İrem'in anahtarlarından masadaki tuzluğa, parmak kuklamızdan kafeslerdeki kuşlara kadar herşeyi kullanıp onu oyalamya çalıştık.. Bu arada yemekler geldi ve bir yandan da yemek yemeyi başardık.. Yaklaşık iki saat sürdü ama olsun :)) İrem, "Çok beğendim buranın yemeklerini.." dese de bizim yüzümüzden yiyemedi aslında, gördüm :(( Pilavı soğumuş, etleri donmuştu resmen.. Hadi ben alışkınım da o unutmuştur bu "soğuk" yeme tarzını.. Karakuzumuz dört yaşında ne de olsa..

Bir yandan gülerek, bir yandan Yusufcuğun sedirden sarkmak suretiyle yere inmesini engellemeye çalışarak, bir yandan da ilginç kareleri fotoğraflayarak yemek yemeye çalışırken yan masamıza küçük kızları olan bir aile geldi.. Ay Yusufcuk nasıl sevindi, nasıl sevdi ablasını anlatamam.. Onu seyrederken ben de kaç lokma mamiş attım ağzına, yuttu ferketmeden :)) -fırsatçı anne iş başında-

Yusufcuk ve küçük abla -Elifmiş adı-

Minişim İrem teyzesinin yardımıyla "Ce eee" yaptı ablasına :))


Sonra Yusufcuk kucağımızdan inip oturduğumuz sedirin minderinin altına girdi.. İrem ne olduğunu anlamadı ama ben tahmin ettim.. Bu da Yusufcuk tarzı "Ce ee"ydi.. Minderin altına saklanıyor, sonra çıkıp "iyyykk" diye gülüyor :)) Babası evde ona öyle yapıyor çünkü, yatağın kenarına saklanıp.. O da bu "ce ee"yi biliyor.. Çok hoşuna gitti İrem'in, fotoğraflarını çekti o minderin arkasına saklanmışken..


Nihayet yemeklerimizi bitirmeyi başarıp masayı boşalttığımızda -gerçi bu arada gıcık bir garson çok sinirimi bozdu ama neyse, yazmayayım şimdi uzun uzun- Yusufcuk masanın üstüne çıktı.. O sırada başlayan müziğe dayanabilir mi? Asla... Dakikalarca oynadı oynadı durdu.. İremcim öldü gülmekten "Bu küçücük boyuyla mı yapıyor bunları.." diye :)) Sonra meyve geldi.. Bizim üzüm delisi Yusufcuk atıyor ağzına bir üzüm, oynuyor.. Üzüm bitince duruyor, veriyoruz ağzına, bir daha oynuyor -çok harika bir ritim duygusu var maşaallah- Bu böyle sürüp giderken arka masadaki amcanın çok hoşuna gitmiş, Yusufcuğa seslendi.. O da çırpına çırpına gitti dedenin yanına :)) Amca alkışladı, miniğim oynadı, amca alkışladı, miniğim oynadı :)) İrem de ben de öldük gülmekten..
Bitince, kendini alkışlamayı da unutmadı tabii..

Bu aralar bunu öğrendi Yusufcuk.. Güzel veya onu mutlu eden birşey yaptığında kendini alkışlıyor :)) Babası ve ben, yürüdüğünde ya da yemek yediğinde falan onu alkışladığımız için o da öğrendi, bir iş başarınca kendini ödüllendiriyor :)) Minnoşum benim..

Neyse, bir ara saate bir baktım, üç saat olmuş geleli.. Vakit nasıl geçmiş anlamadım.. Böyle arkadaşlıkları çok seviyorum işte.. "Bitse de gitsem.." dediğim sohbetler öldürür beni.. Üç saat boyunca kudurukluğun zirvesinde dolaşan Yusufcuk sonunda yoruldu ve uykusu geldi.. Ama bu bizi rahatlatmadı tabii.. Uyuyamadıkça daha da sinirlendi, huysuzlaşmaya başladı.. Artık fotoğraf çekmemiz bile batmaya başladı minnoşa :))

İrem'in eşi de Ozan da arayınca bu güzel sohbete daha sonra devam etmek üzere ara verdik :(( Etrafı toparlayıp eşyalarımızı çantalarımıza yerleştirdik -ki hepsi oraya buraya dağılmış vaziyetteydi- ve kalktık.. Aşağı inerken garson seslendi arkamızdan, baktım elinde İrem'in anahtarları.. Minderin altında kalmış!! Zavallı anahtarlar, günün mağduru ilan ettim onları :)) Önce ayrana düş, çimlerin üstünde soğuk bir banyoyla arın, sonra Yusufcuk tarafından kemirilip kemirilip minderin altına tıkıştırıl.. Zor valla..


O karmaşada ne sofranın fotoğrafını çekebilmişiz ne de İremcimle ikimizin yan yana bir fotoğrafı var.. Eve gelince hatırladım, naneli ayranın tarifini de almayı unutmuşum yaa.. Hem de konuşmuştuk İremle yemek yerken.. Öff öff..


Bu da tatlı günümüzün tatlı hatırası.. Teşekkürler İremcim..

.....................

Aslında bu yazıyı cumartesi akşamı yazacaktım ben ama İrem bizi eve bırakıp Yusufcuk da uyuyup uyandıktan sonra Siteler'e götürdü Ozan bizi.. Hala bazı mobilya eksiklerimiz var da :(( Saatlerce mağaza mağaza dolaşmaktan eve geldiğimde kulaklarım bile uğulduyordu.. Yusufcuğu uyutup zor attım kendimi yatağa..

Dün de bizim müteahhitlik dehasının doruğuna ulaşmış müteahhit yüzünden yine oradan oraya taşıdık eşyaları !! Yusufcuğun yatağını oturma odasına almıştık önce, sonra orası soğuk diye iki odanın yerini değiştirdik ve yatak odamızı en sıcak yere taşıyıp Yusufcuğun yatağını da yanımıza aldık.. Ama bir senedir boş duran yan dairemiz kiralanınca işler yine karıştı.. Bizim yatak odamız, diğer dairenin mutfağıyla bitişikmiş!! Daha önce hiç rastlamadım böyle birşeye yaa.. Tam Yusufcuğu yatırıyorum, yan taraf başlıyor bulaşık yıkamaya, "Ğoorrr" musluk sesi.. Tencereler yıkanıyor, dambur dumbur.. Benim küçük tilkim dikiliyor ayağa.. Ee insanlara da "Benim oğlum uyuyor, mutfağı kullanmayın.." diyecek halimiz yok.. Küçük çalışma odamızı boşalttım, Yusufcuğun yatağını, salıncağını vs. oraya koyduk akşam.. En azından gündüz orada yatar sessiz sessiz.. Gece de yanımda uyuyor zaten ..


( Bu arada geçen gece yataktan düştü Yusufcuk.. Uyurken, hani şu dinlenmek için yaptığımız hareketsiz eylem sırasında!! Adetidir, yatağa çıktığı zaman geri geri emekler, aşağı iner, sonra cik cik mızıldar, elimi ayağının altına koyarım, yatağa tırmanır, çıkınca yine geri geri emekleyip aşağı iner.. Oyun bu :)) Uykuda da öyle yapmış, geri geri emeklemiş.. "Tong" diye bi ses geldi, fırladım yerimden baktım Yusufcuk yerde ama dizlerinin üstünde oturmuş bana bakıyor.. Allahtan ki geri geri düşmüş, başı hatta sırtı bile değmemiş yere ama ondan beri çok korkuyorum.. Artık yatağını da taşıdığım için yanımda yere yatak yapacağım meleğime..)


Oğluşumun odasını temizleyip yerleştirince hemen bir jelibon partisi düzenledik :)) Eee ne de olsa kaybettiğimiz kaloriyi hemen yerine koymak lazım, Allah korusun kilo falan veririm sonra :P

Dün alışverişe gittiğimizde aldı Ozan bu jelibonları bana.. Çok zararlı biliyorum ama benim canım da gider en zararlı şeyleri çeker işte :((


Yusufcuk jelibon partimiz boyunca bizi yanlız bırakmadı tabii :))






Önce uzaktan baktı baktı, sonra dayanamadı daldı jelibonların içine.. Ama Allahtan ki hiç sevmedi.. Bizim canı çeker diye verdiğimiz minicik bir parçayı bile çıkardı hemen ağzından yüzünü buruştura buruştura :))

.......................

Bu aralar bir sevinç var içimde.. Ramazan geliyor diye galiba.. Hem gözü hem gönlü doyuran iftar sofralarını, mahmur sahurları, heyecanla beklenen akşam ezanını özlemişim ben.. Bizim bücürük hala tüm gün boyunca benden geçindiği için oruç tutup tutamayacağımı bilmiyorum ama - vücudun aşırı susuz kalması anneye çok zarar vereceği için emziren annelere oruç tutmama izni vermiş dinimiz- yine de Ramazan'ın bereketini, güzelliğini iliklerime kadar hissetmek istiyorum.. Bunun için dua ediyorum..

Şimdiden hayırlı Ramazanlar herkese..

9 yorum:

Sabahnur dedi ki...

Nihayetttt :) ne güzel bir gün gecirmissiniz ama keske karakuzu da olsaymıs.

Ramazanda ben de kararsızım ama buyuk ihtimal tutacagım zira gecen sene hamileyim diye tutmadım, özledim Ramazanı ve güzelliklerini..

Şimdiden mubarek olsun inş.
Sevgiler..

AYSUN dedi ki...

Harika resimler:) Ne güzel geçmiş gününüz:) hehe darısı başımıza..

Ben tutacağım geçen seneyi kaçırdım bu seneyi kaçırmak istemiyorum. Nasıl olsa berk artık kendini kurtardı:) Amma sen iyi düşün kuaybe. Yusufcuk dediğin gibi senden geçiniyor...

Anne ve Bebisi dedi ki...

Ben de ordaymisim gibi hissettim:))
Gecmis olsun yatak maceraniz icin. Yer yatagi gibisi var mi ya:)))
Ben de jelibon severim ama artik yemiyorum:)Evde yapilabileni yok mu bunun acaba :)))

Rana Eslem GULMEZ dedi ki...

YA KUAYBE BIZDE INSAALLAH TANISIRIZ.GUNUNUZUN GUZEL GECMESINE SEVINDIM.BU BEBISLERIN SEVIMLILIKLERI OLMASA BAKILMAZLAR VALLA)))GECEN SENE BENDE TUTMAMISTIM ORUC RANA ESLEM 3 AYLIK OLDUGU ICIN BU YIL INSAALLAH TUTACAM RABBIMIN IZNIYLE INSAALLAH.SELAM VE DUA ILE..

Minik Patikler dedi ki...

maşaAllah 3 saat he :) bizim 2 saatimiz yolda geçmişti anlamamıştık bişey :)

Nilüfer dedi ki...

:) Ankaradayken niye hiç blogunuza rastlamadım ki sanki...

pınar dedi ki...

geçmiş olsun yusufçuğa. olur böyle şeyler bazen:P
resimler de harika. ne güzel bir gün geçirmişsiniz. özendim bak şimdi.

iremmm dedi ki...

CANİMMM CANİMM ARKADASİM BENİİMM :)


SUPER YAZMİSSİN ;)

BUGUN SENİ ARİYCAKTİM AMA BEYNİM DAVUL GİBİ :) YAZİCAM KRESİ,OKURSUN...ARİYCAMM ;)

sumuklubocek dedi ki...

Ama olmaz ki boyle canim, canimizi cektiriyorsunuz bizim buralardan....
Ne o oyle bulusma falan, otursun herkes evinde bilgisayarinin karsinda, aaaaa....
***
Saka yapiyorum ama kiskandigim -daha dogrusu imrendigim - dogru!
***
Yusufcan da abi moduna girdi artik, nasil karistiriyor mu ortaligi; yurume maceralarini bekliyoruz!