4 Ocak 2008 Cuma

Uzun bir ara verdikten sonra tekrar yazmaya başlamak çok acaip geldi bana niyeyse..
....................

Gelelim küçük bir kanguruya dönüşen Yusufcuk yüzünden ve bayramdan beri hala boşalmayan evimden dolayı yazamadığım arada neler olup bittiğine.. Ama önce dün sabahtan birkaç kare ekleyeyim unutmadan.. Sonra konuyu bağlayamam, arada kaynar gider :))


Dün bembeyazdı heryer uyandığımızda.. Gece yatmadan önce kar yağmadığı için çok güzel bir sürpriz oldu bize.. Kahvaltıyı yaptıktan sonra babamız birkaç gün sonra başlayacak finallerine çalışmak için odaya çekildi, biz de Yusufcukla kucak kucağa (!) pecereden karları seyrettik.. Sonra baktım, Ozan sıkılmış, "Haydi kartopu oynamaya çıkalım.." dedi.. Durur muyum? Işık hızıyla hazırlanıp çıktık.. Niyetimizde Yusufcuğu biraz oynatıp oradan da perdeciye gitmek vardı..


Yusufcuk dışarı çıkınca önce coştu..




Sonra hayretle karları seyretti..

Babası eline kar verince önce biraz durgunlaştı..
Sonra da hâlâ yağan karın da etkisiyle korkup ağlamaya başladı!!


Hal böyle olunca ben gitmem gereken perdeciye yanlız gitmeye karar verdim.. Yusufcuğun eşofmanı falan da ıslanmıştı zaten.. Ozan'a itinayla teslim ettim bebişimizi, o karda ve yokuş aşağı koşar adımlarla gittim.. Gitmek zorundaydım zira Yusufcuk salon perdemizi Ayşe teyze reklamlarındaki çamaşırlar gibi "cıııığğğrrtt" diye yırtmıştı :))



Eve geldiğimde Yusufcuğu ağlamaktan bitkin düşmüş bir halde buldum.. Yarım saate yakın hiç susmadan ağlamış ve Ozan sakinleştirememiş. Ben geldiğimde sadece iç çekip mızırdayacak hali kalmıştı. Emerken de kucağımda daldı zaten iç çeke çeke..


O an anladım ki.. Daha uzun bir süre çalışmak da hayal benim için, Yusufcuğu birilerine bırakıp en azından bir alışverişe ya da film seyretmeye gitmek de. Kanguru usulü yaşayacağız oğlumla.. Sadece ona da uygun aktivitelerle yetinmek zorundayım bir süre daha..


Aslında büyüdükçe daha bağımsız olması lazım ama Yusufcuk bana daha çok bağlanıyor gitgide.. Mutfağa gitmem bile olay oluyor.. Babasıyla bile kalmak istemiyor odada.. İlla bacaklarımın çevresinde dönecek ben nerede olursam.. Bir süre sonra o da yetmiyor, tırmanmaya çalışıyor kucağıma doğru.. Almazsam da küsüp başını hırsla yere vuruyor hemen!!


"Terrible two"nun kesinlikle iki yaşında başladığına emin misiniz?
Ben pek emin değilim de..


Neyse..
Gelelim bayrama..


Arefe günü yola sevinçle çıktım.. Hem İstanbul'a gittiğim hem de bir önceki akşam ödemenin bir kısmını alıp gittiğim için.. Yoksa niyet ettiğim kurbanı bile kesemeyecektim çünkü.. Eksik kalacaktı sanki bayram sevincim.. Yayınevinin zamanlaması harikaydı gerçekten :P


Yolda kışın ilk karıyla karşılaştık Bolu'da..
Manzara harikaydı ama sis ve kaygan yol aynı zamanda çok korkuttu bizi..

( Yol deyince aklıma geldi.. "İllusionist"i izledik otobüste, çok beğendim ben.. Tavsiye ederim.. "Sihirbaz" galiba Türkçe adı.. )



Yusufcuk ilk karını oynadı molada.. Ben içerdeyken babasıyla oynadığında ağlamış ama biz güzel güzel oynadık oğlumla.. Ozan sonradan itiraf etti, kar vermiş eline, ondan korkmuş yavrucağım :))




Arefe akşamı annemlere vardığımızda Yusufcuk coştu resmen.. Dayıları elden ele gezdirince onu hafiften şımardı bücür :)) Bir de kedi var tabii evde peşinde koşulacak.. Annem de ahdetmiş gelir gelmez göbüşünü öpeceğim Yusuf'un diye, açtı öptü :)) Çok özlemişler Yusufcuğu.. Eh, arada bizim hatrımızı da soran oldu çok şükür :))


Yemek yedikten sonra baktım Yusufcuk benim orada olup olmadığımın farkında bile değil kedinin peşinde koşturmaktan, Ozanla alışverişe gittik.. Yusufcuk doğduğundan beri ilk defa.. Baş başa.. Romantik olmasa bile çok özel :P İkide bir birbirimize bakıyoruz, gülesimiz geliyor.. Aaa, Yusufcuk yok!! Yusufcuğun hizasına doğru eğilerek koşmak yerine yürüyebiliyor, onu çekiştirmek ya da yeri yalamasını engellemek yerine vitrinlere bakabiliyoruz!! Gözümüz hep "Ararlarsa.." diye telefonda olsa da bir saat boyunca gönlümüzce gezdik ve o akşam bunu sık sık yapmaya karar verdik.. Ama bu kararımızın hiç de uygulanabilir bir yanı olmadığını şu an gayet iyi anlamış durumdayız:P O geceye has ufak bir lütufmuş bu.. Bir daha olmadı, olamadı zaten..


Bayram sabahı Yusufcuk ateşle ve kusmayla uyanınca benim moralim çok bozuldu, anlatmıştım zaten.. Ama Allahtan ki ilk günden sonra birşeyi kalmadı.. Diş patlayınca hafifledi rahatsızlığı..


Bayramın ilk günü Ozan kurban kesme işlemini halledip eve geldikten sonra - ki ikindiyi bulmuştu gelmesi, çok sıra varmış kurban kesim alanlarında, bir arkadaşının yanına gitmek zorunda kalmış - yemek yiyip kardeşime gittik.. Malum halasının kuzusu bizi bekler :))


Kapıda beni bu tombiş güzellik karşıladı.. O yanaklardan itinayla ısırdım merak etmeyin :))


İlker Mirza çok uslu bir bebek maşaallah.. Sadece acıktığı zaman biraz huysuzlanıyor ama emince hemen neşesi yerine geliyor.. Biz sohbet ederken bir baktık babasının kucağında uyuyup kalmış.. Gece de sadece bir kere emmeye kalkıyor sonra sabaha kadar uyuyormuş poğaçam.. Kardeşime "Sakın kimseye anlatmayın.." diye sıkı sıkı tembihledim :P



Kardeşime giderken de dönerken de öyle trafik vardı ki fenalık geldi hepimize.. Yola çıktığımıza pişman olduk resmen.. Giderken uyuyan Yusufcuk dönüşte canımıza okudu zaten.. İstanbul denince uzun süre bu manzara gelecek galiba gözümün önüne..




Bayramda ziyaret edecek çok kişi vardı aslında ama hem Yusufcuk hastaydı hem de hava çok soğuktu.. Mecburi yerler dışında evde geçirdik vaktimizi.. Zaten Ozan ikinci gün akşamı köye gitti, biz de annemlerle Yusufcuğu oyalayarak oyalandık :))

Orada olduğumuz sürece annemlerin kedisi Zuzu'nun "pisi"kolojisi bozuldu resmen :)) Sürekli deli gibi peşinden koşan bastıbacak Yusufcuktan kaçar pozisyondaydı hayvan!! Biz gidene kadar yemek masasının üstünden nadiren indi diyebilirim.. Ben Yusuf ondan korkar zannediyordum ama tam tersi oldu.. Hatta birgün bir baktım, annemim oklavayı almış, uyuyan kediyi dürtüyor Yusuf.. Hayvan haklı yani korkmakta :)) En sonunda öcünü aldı ama.. Babamızın yanına Yusufcuğun kolundaki üç paralel çizikle döndük :P Zuzu pati atmış Yusufcuğa , dayısı kurtarmış hemen.. Beni görene kadar birşeyi yoktu, beni görünce bastı yaygarayı afacan.. Kesin yine birşeyle dürtüyordu hayvanı, kendini tutamadı o da..


Ben babamla onun fotoğrafını çekmeye çalışırken Yusufcuk yine Zuzu'yu yakalama derdinde :))



Bayramın son günü İKEA'ya gittik annemlerle.. Malum her İstanbul'a gidişte uğramam lazım.. İKEA yetkilileri yoklamada yok yazar sonra :P

İKEA'dan bir Yusufcuk manzarası..


Başlarda uslu dursa da daha sonra alışveriş arabasının ne içinde ne de dışında avutamadığımız Yusufcuk bana tam anlamıyla fenalık geçirtti orada.. Annem bir ara Yusufcuğu kucağımdan atmaktan falan bahsettiğimi söylüyor!! Ben hatırlamıyorum.. Üç saat boyunca kucağımda taşıdım Yusufcuğu ve bu arada alışveriş yaptım, rafları karıştırdım, aksesuarları mıncıkladım :)) Bir tek üzerinde halka halka renkli desenler olan kumaşı inceleyemedim, aklım onda kaldı :P Yusufcuğun odasına perde dikecektim ondan.. Eve geldiğimizde belimin sağ tarafı seğiriyordu resmen..


Gitmeden önceki gün evdeki tüm seçenekler tükenince dayısının CDleriyle oyalamak zorunda kaldığımız Yusufcuktan kareler var şimdi..


Biraz hasar var galiba burada.. Dur bakiim, sağlam kalmış mı aralarında hiç ?


Yok be dayıcım bee.. Anasını ağlatmışım hepsinin!!


Bayram sonrası aslında bir hafta daha kalacaktık Yusufcukla İstanbul'da ama misafirlerimiz gelecek olunca erkenden eve dönmek zorunda kaldık.. Özellikle Aysun, Sühendan ve Didem abladan özür diliyorum.. Görüşmek için sözleşmiştik çünkü ama elimden gelen birşey yoktu.. İnşaallah bir dahaki gelişimizde tanışmak nasip olur..

Dönüş yolculuğumuzdan bahsedecek vakit kalmadı.. Yusufcuk uyandı çünkü.. Misafirmiz Salih bebişe kitabındaki elmaları gösterip "mammam" diye anlatıyor ama uzun sürmez bu sakinlik.. Yetişmem lazım bir kaza meydana gelmeden :P Sadece şunu söyleyeyim, ayrıntıları merak edenler Ramazan bayramındaki otobüs yolculuğumuzu hatırlayabilir.. Uzun uzun anlatmıştım daha önce.. Pek de farklı değildi çünkü!!

13 yorum:

pastacirapunsel dedi ki...

Canım,
Gözüm gönlüm açıldı vallahi miniğimi görünce:)) Özlemişim tatlı yaramazımı:))
Özür ne demek, ben sana demedim mi zaten çocuklusun zorlama kendini diye.Bakarsın ben Ankara'ya gelir, sürpriz yaparım sana:))Ama önce şu misafirlerini atlat, dinlen ondan sonra:))
Seni ve minik akrabamı öpüyorum,
Sevgiler.....

Anne ve Bebisi dedi ki...

hahahahayyy diye guldum surekli:)))

Oh bee cok ozlemisim sizi:))

Yusufcugu ayri, seni ayri ozlemisim Kuaybecim:))

Cok guldum kerataya yaa:))))

Cok cok opuyorum ikinizi de canim:))

Minel dedi ki...

İnan yazıyı okurken bile sanki o telaşenin içinde ben varmışım gibi oldu:)Başım döndü
Ben diyorum ya kesinlikle sen formunu korumayı Yusufçuğa borçlusun:)

Bizde dün akşam leğene kar doldurduk OK ye verdik başlarda hoşuna gitti ama kar eriyince olayın ne olduğunu anlayamadı "neyde neyde " deyip duruyordu:))

sühendan dedi ki...

Öncelikle sitene davet edilmenin mutluluğunu yaşıyorum.

Sonra Yusufcuk ve seni görmenin sevincini...

Şükür kavuşturana:)))

uçan talhanın annesi dedi ki...

şükür kavuştuk yusufcuğa. özlemişim hem yusufcuğu hem de maceralarını. maşaallah ne hareketli bir yazıydı bu yahu yoruldum âdeta... seni en iyi ben anlarım dersem çok mu büyük konuşmuş olurum. o yolculuklar helede hareketin zirvesindeki bebişlerle ne zor oluyor ah ah. ben hâlâ dinlenemedim desem çok mu abartmış olurum :D birdahakine buluşursunuz üzülmeyin hatta minik talhanın annesi bile katılabilir yani :D (yok kesinlikle kıskanmadım canım (!))

KeLeBeK dedi ki...

yine harika resimler ve harika bir bayram macerası, umarım ailenin yanında mutlu bir bayram geçirmişsindir kuaybecim, bu arada siteni okuyabilen şanslılardan olduğum için çok mutluyum :)

Rana Eslem GULMEZ dedi ki...

ozlemistim yusufcumu neler yapmis yaramazim benim)kediye cok acidim)))sevindimde))kediden korkan biri olarak)))
bize daha yakinlasmalarinin sebebi sanirim sut kuaybecim))))rana eslemde oyle ilk etapta agliyor susturamayinca babasi disari cikariyor oyle susuyor)tekrar davetin icin tesekkur ederim cok optuk sizi sevgiler..

Atikem dedi ki...

Kuaybeciğim farketmeden Yusufçuğun maceralarını okumaya çok alışmışım. Çok fazla ara verme bundan sonra... Bir de annenlerdeki fotoğraflarda kediciği görünce birden onun ilk elimize ve evimize geldiği zamanları hatırladım.. Ne günlerdi ama.. Bizim kızlar "Emrah" koymuşlardı ismini..Evsizliğine binaen... Ona zamanında süt verebilmek için evde durma nöbetleri koymuştuk arkadaşlarla... Ve kakasını yapamadığı için çektiği acılara son verdirme girişimlerimizi... ve senin alıp annenlere götürmenle kavuştuğumuz rahatımızı... Geçmişin elemleri yerini lezzete bırakıyor..

Minik Patikler dedi ki...

Canım ya, seviyorum seni :))

zeynep dedi ki...

kuaybecim bu dediğin sendrom biz de de var.ne yapsam bilemiyorum. 24 saat kucak oyun öpücük vs. istiyo benden. Allah yardımcımız olsun. çok öpüyorum ikinizi de.. aslında daha çok şey yazıcam ama ahmed izin vermiyor. klavyeye vuruyo:))

AYSUN dedi ki...

Özlemişim yusufun resimlerini:) özellikle kar resimlerine bayıldım. Büyümüş annesi bu yavrucak.. Yemek yemeye başladı galiba:P

İstanbul'a bir dahaki gelişinde kesinlikle kaçamazsın benden :)

arzu dedi ki...

ya valla Kuaybecim ben oglum olacak diye ciddi ciddi korkuyorum!bu erkek bebekler hep boyle isik hizindami gider?Aslihan'in bebekligini pek sakin gordum canim:)

arzu dedi ki...

Bu arada o uc numara bakis nedir oyle ya:)dogustan karizmatik:P