- Oğlumun minnoş blog kardeşi - pek de minnoş değil aslında, neredeyse 4 kilo, 53 cm, Yusufcuk ancak kırkı çıktığında o kadar olmuştur :)) - Deniz Efe doğdu çok şükür..
Asyacım, seni ve eşini tebrik ediyorum, miniğimize sağlıklı, uzun ve hayırlı bir ömür diliyorum..
................
- Günaydınnnn.. Nasıl geçti gece?
- İyi sayılır Kuaybe abla, üç kere kalktık, sabah da beşbuçukta başladı mesai..
- Hıı, iyi.. Biz de yedi kere kalktık ama uykumu almışım ben nasıl olduysa.. Çayın suyunu koyayım bari.. Sen Yusufcuğa göz kulak ol tamam mı..
- Tamam..
( On dakika geçer, Yusufcuk bezini doldurur.. G. evsahibine seslenir )
- Kuaybe abla, kooooşşşşş..
( Bol direnmeli bez değişiminin ardından ev sahibi kahvaltıyı hazırlamaya devam eder.. Bu sırada ikinci bir "Koooşşşş" sesi.. Salih miyk miyk ağlıyor..)
- N'olduuu?
- Yusuf Salih'in kulağına vurdu severken!
( Yusufcuk kucağa alınır, bugünlerde edindiği "vurarak sevme" alışkanlığının çok kötü birşey olduğu birkez daha uzun uzun anlatılır, hele küçük bebişlere hiç vurulmaması gerektiği söylenir.. "Cici ciciii.." hareketi defalarca tekrar edilir. Yusufcuk şirin şirin sırıtır ama annesi çok mahcub olmuştur..
Tekrar mutfağa döner ama Yusufcuk Salih'in peşini bırakmaz.. İçerden hala "Hayır, olmaz Yusufcum, nereye yatırsam ki ben Salih'i.." gibi sesler gelmektedir.. )
- Kuaybe ablaaaa..
- Efendim?
- Yetiş, Yusuf DVD oynatıcıyı çekiyor! Kalkamıyorum ben, Salih uyuyor kucağımda..
( Anne koşar.. Yusufcuğu oyalayacak yeni bir nesne bulur ve sükuneti sağlar.. Biraz sonra da nihayet elinde kahvaltı tepsisiyle içeri gelir.. Yusufcuk mama sandalyesine bağlanır, ağlamalı protesto eylemi başlar.. Eline ekmeği tutuşturulur, tepsiye ufak ufak doğranmış yeşil zeytinler konulur -asla siyah olmayacaktır- ve Yusufcuk minik parmaklarıyla onları alıp ağzına atmaya başlar.. Zira bugünlerde "kendim yicemmmm" havalarındadır.. Uyuyan Salih bebiş de mindere yatırılır ve bütün gece emzirmekten kalorisi tükenmiş iki aç bilaç anne hızla kahvaltıya gömülür.. )
- Beee.. İğğğğ... Miinnnggg..
- Salih uyandı, ben bir bakayım Kuaybe abla..
- Tamam, sen emzir onu, ben de Yusuf'a yumurta yedirmeyi deneyeyim..
- Pürrrffffff.. ( Yusufcuk yumurtayı parkeyle buluşturur. )
- N'aptınnn oğlummm? Daha dün sildim evi yaa.. Tamam yeme yumurta, domates vereyim mi?
- Egggee, eyyyyğğ, babaa, baaaaaaa..
- Ay delirecem yaa.. Tamam al, kemir kuru ekmeğini!
( Bu sırada G. diğer odadan gelir ama Salih bebişe söylenmektedir.. Bir sorun var ama ne? )
- N'oldu G.?
- Şey birşey söyleyeceğim Kuaybe abla ama kızma..
- Ya niye kızayım söyle sen..
- Şey oldu.. Salih kaka yapacaktı, ben de bezini gevşetmiştim.. Pamuğu ıslatmaya gittim, bir baktım ki kaya kaya kenara gitmiş, çarşaf mahvolmuş !
( Böylece Salih bebiş, Yusufcuk ve annesinden deminki tokadın intikamını almış olur )
- Yaa birşey olmaz, atarız hemen makineye.. Sen gel, otur kahvaltını et..
( Kahvaltıya devam edilir ama Salih bebiş durmaz.. İlla emecektir! )
- G. sen onu emzir, ben yiyeyim, ben onu tutarken de sen yersin..
- Tamam..
( Ev sahibi kahvaltısını eder, G. bebişi emzirir, sofraya döner.. Bu sırada tepine tepine mama sandalyesini olduğu yerden başka biryere ilerletmeyi başaran Yusufcuk yere bırakılır - zaten birşey yememektedir- "ice tea"ye dönen çay ısıtılır.. Ama içmek ne mümkün.. Yusufcuk ışık hızıyla Salih bebişe emekleyip durmaktadır.. )
- Oğlum gelll, küçük bebiş o, dokunulmaz.. Al bak telefonunla oyna sen..
- İyyyyyyyyyhhhhhhhhh..
- Tamam al bak burda ne varmış? Küçük at..
- Hemmmii, mmeeğğğğmmm..
- Tamam gel, su içireyim bak suuu..
- Pirrripppp pirrrrppp..
( Salih bebiş en güvenli yer olan annesinin kucağına verilir.. Zira Yusufcuk koltuk masa dinlemeden heryere erişmekte ve hiçbirşey yapamasa bebişin ayağını çekiştirmektedir.. )
...........
......
...
Sonra neler mi olur? Neler neler.....
Anlatmaya klavyeler yetmez :)) Ben gerisini sizin hayal gücünüze bırakıyorum.. Birkaç ipucu verelim ama.. Kırılan bir cep telefonu - Allahtan benimki -, biraz kusma, biraz ağlama, biraz düşme, biraz şişme, küçük bebişi Yusufcuktan kurtarma operasyonları, ard arda iki bebiş banyosu, uykusuz annelerin gece koridor karşılaşmaları, birkaç küçük adım ve tabii bol "mingaaa mingaaa"
( Buradan benim çıkardığım sonuç : Allah ikiz, üçüz annelerine sabır üstü sabır versin!! )

Minik misafirimiz Salih bey.. ( ya da zavallı gazi )
- Baktık ki Yusufcuk iki gün boyunca misafir bebişimizi rahat bırakmadı, G. ile markete gidip ona bir bebek aldık !! Evet evet yaptım, sonunda bunu da yaptım :)) Ama herşey o küçük bebişi kurtarmak için.. Belki hevesini oyuncak olandan alır, Salih'i rahat bırakır diye düşündük ama nerdeee? Bir iki mıncıkladı, baktı ki hareket etmiyor, ağlamıyor, en önemlisi de sıktığında canı yanmıyor :)) fırlattı attı arkaya..

Yusufcuk ve Durmuş :)) ( Babamız tarafından Durmuş ismi konuldu bebeğe :) )
- İki gün boyunca yağmur yağdı Ankara'ya.. Şükürler olsun.. G. ile kapının önünde dakikalarca toprak kokusunu çektik içimize misss gibi..
- Şimdiye kadar, birkaç sebepten dolayı hiç koymayı düşünmemiştim bu fotoğrafları ama sözünü dinlemem gereken bir iki dostun ısrarları üzerine yapacak birşey kalmadı..
İşte benim el emeği göz nuru cici sayfalarım :))
- Yusufcuğun kilo ve gelişimine yine fena takmış durumdayım.. ( Bu, başka bir bebişi her görüşümde nükseden bir hastalık oldu bende ) G. bizdeyken, eşi gece mesaisine kalan karşı komşum da geldi bir akşam.. Oğlu altıbuçuk aylık ve geçen ay 9 kiloymuş. ( Yusufcuğun şimdiki hali kadar ) Boyu da neredeyse ondan uzun.. Yani başkası görse Enes'i büyük zanneder ki G. öyle zannetti :((
Ozanların köyünde bir deyim var.. Yaşına göre küçük görünen bebeklere "garıncanın gardaşı" diyorlar, yani karıncanın kardeşi :)) Yok ya, benim oğlum karıncanın kardeşi değil kendisi, hem de atom karınca..
Belki diyorum minyon tipli olacaktır, belki fazla- hem de haddinden fazla- hareket ettiği için kilo almıyordur, belki de yemeye başlasa alacak ama.. Çıkamıyorum ben işin içinden..
- Dün Yusufcuğun doğumgünü için güzel bir plan yaptık Ozan'la.. Farklı ama bizce çoook güzel bir doğumgünü olacak inşaallah.. Ve büyük ihtimalle pasta içermeyecek :))
Şimdiden davet edelim herkesi..
20 Eylül akşamı "doom günümüz" var efendim, hepinizi bekleriz.. Ona göre yapın planlarınızı..
- Vee son olarak, Yusufcukla ilgili birkaç ayrıntı..
* Yusufcuk artık 2-3 adım atabiliyor rahatlıkla - ama canı istediği zaman, biz yap deyince değil.. O yüzden hala kamerayla yakalayabilmiş değilim ilk adımlarımız.. Ben çekene kadar o düşüyor ya da o hızlı hızlı adım atıp düştüğünde kamera yeni açılmış oluyor :(( -
* Biberonundan su ya da meyve suyu içebiliyor kendi başına.. Önceden ben tutuyordum ağzına çünkü biberonu ağzına götürse bile eğik tutuyor, su gelmiyordu.. Artık su gelmesi için havaya kaldırması gerektiğini biliyor ve öyle içiyor maşaallah meleğim :))
* Kapağı açık şişelerin kapaklarını kapatmaya çalışıyor ya da koltuğun altına kaçan topunu almak için eğilip o da koltuğun altına girmeye çalışıyor.. Ağlar da ben topu çıkartıp verirsem tekrar tekrar atıyor oraya, ben çıkardıkça gülüyor :))
* Bizi tokat ata ata seviyor.. O kadar coşuyor ki birisini severken, başka türlü hızını alamıyor :(( Bundan vazgeçiremedim bir türlü.. Sanırım bir süre bebişli ailelerden uzak duracağız..
* Çok güzel "bağğğbaaa" diyor, babasının içi gidiyor..
* Uyuyacağı zaman "memmm meemmmm.." diye ağlıyor.. Emip uyuyor gazı yoksa..
* Üzüme bayılıyor.. İkiye bölüp önüne koyuyorum, ard arda yuvarlıyor mideye.. Ama çok gaz yapıyor, yedirdiğime yedireceğime pişman oluyorum :((
* Bu aralar herşeyi kendi yemek istiyor..
* Uykudan uyandığında çok tatlı oluyor.. Mahmur mahmur gülüyor, kollarını uzatıp "Al beni yatağımdan.." diyor.. Kucaklayıp bizim yatağa alıyorum.. Alt alta üst üste oynuyoruz.. Koklaya koklaya öpüyorum gıdısından, kikir kikir gülüyor.. "Allah'ım isteyen, bekleyen herkese yaşat bu tadı lütfen.. " diyorum..
...............
Yeter mi bu kadar? Yeter..
Mesai öncesi son uzun yazılar bunlar :(( Coştum galiba yine..